Cruyff, futbol basit oynanır demişti. Bunun anlamı gereksiz pas yapın, saçma sapan hep birlikte hücum yapın demek değildi. Bu söz karşılaşma öncesi mantıklı kadro seçimi, her oyuncu kendi alanında oynamalı anlamını taşıyordu bence.

Bu satırları skor 0-2 iken yazıyorum 3,0'lu dakilarda. Karşılaşmayı kazansakda düşüncelerim değişmeyecek elbette. En üst düğmeyi yanlış iliklerseniz, gömleğinizin geri kalan düğmelerini de doğru ilikleyemezsiniz. İlk yanlışı yapan maalesef Montellaydi. Ne Arjantin Messi'yi yedek bırakmıştı, ne de Portekiz Ronaldo'yu kulübede oturtmuştu.

Bu yorgunluk tartışmasının altını doldurur umarım hocamız maç sonunda. Eğer elinizde ileride bir Messi, bir Ronaldo olabilecek tarzda bir oyuncunuz varsa ve bu genç oyuncunuz 18-19 yaşlarındaysa, sırf yorgunluğu bahane ederek elinizdeki süper yıldız olmaya aday bu genç yeteneği kenarda oturtamazsınız.

Yazık oldu koca devreye. Hesapta Zeki, Rafael'i durdursun diye Mert'in yerini almıştı ama ilk gole engel olamadı ne yazık ki. İkinci gol tam bir rezaletti. Samet gözlerini kalecisi Altay'a çevirmektense geri pası yere bakarak verince, Altay da kalesini terk ederken Samet'e; "Topu bana bırak demeyince" yok yere bir gol yemiş olduk.

İlk devrenin görüntüsünü 3-4-5 defa yere düşen Yunus Akgün verdi bence. Her topu aldığında yere düştü ve teknik ekipten bir Allah'ın kulu Yunus'a; "Gel, ayakkabılarını değiştir" demedi.

YANLIŞ TERCİHLER

Ne acı ki bu akşam çok kötü bir kenar yönetimi izledik. Arda'yı oyuna çok geç alan, ismail'i oyunun başında sahaya sürmeyi hiç düşünmeyen, fark üçe çıksada Semih gibi, Cenk gibi striker dediğimiz direk kaleye giden golcüleri sahaya sürmeyi hiç düşünmeyen, sözüm ona yorgun olmayan Yunus Akgün'u fazlasıyla oyunda tutan ve kendisine çok saygı gösterdiğimiz, bir o kadar da teknik adamlığına güvenliğimiz Montella fena halde sınıfta kaldı Portekiz'e karşı.