İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

YUMUŞAMA VE GAFLET DELALET

Öncelikle “kurban bayramı” duygusallığıyla ulusumuza ve insanlığa esenlik, barış ve bereket getirmesi dileklerimi arz ederim.

****

Adama sormuşlar; -adı ne-?

“Mülayim” diye cevap vermiş.

Bunun üzerine soruyu soran; -sert olsa ne yazar* demiş.

Bizdeki son güdemin “normal” veya “yumuşama” strateji tartışması, “Mülayim”i anımsatıyor.

*****

“Normal” kim, “anormal kim?

“Yumuşak” kim, “sert” kim?

Laik sosyal hukuk rejimi mi sert veya anormal idi?

Yoksa ilk günden itibaren demokrasiyi tramvay olarak niteleyip “dindar ve kindar” kadrolara ulaşıldığı istasyonda inileceği amacı açıklayan mı?

Yumuşamak ve normalleşmek; yıllardan beri “adam” yerine konmayan, köy meydanı kavgasındaki sopa örneği kullanılan çoğunluk oylarıyla sürekli dövülen muhalefete mi düşüyor?

*****

Türkiye’de birçok değerin aşağılanması gibi; sözcükler de değersizleştirildi. Siyaset adına olmadık yorum ve telaffuzlarda bulunuluyor.

Örneğin “üzere” sözcüğü yerine saray söylemi olan “üzre” sözcüğü moda oldu.

Şimdi de “ılımlaşma, normalleşme” yerine “yumuşama sözcüğü moda oldu!

Aslında “yumuşama” sözcüğü ile 22 yıllık katılık itiraf ediliyor. Fakat mal bulmuş mağribi gibi ana muhalefet lideri ve ekibi; sanki katı ve sert davranan kendileriymiş gibi; iktidar lideri ve partisini oltasını yutuyor!

Hem de Anayasayı çiğneyerek, atı alıp Üsküdar’ı geçen ve istifa etmeden CB adayı olan; bunlarla da yetinmeyerek 3. kez Cumhurbaşkanı olan “tek adam”ın; rahmetli Deniz Baykal’ın uzattığı ipile kuyudan çıktıktan sonra yaptığını dahi unutmuş gözüküyor.

Oysa günahlarla dolu geçmişi nedeniyle aklanma koşulları yaratma peşinde olanın oltasına -lodos yemiş balık gibi takılan- CHP yönetimi hafızası; tam balık hafızası dönmüş!

Daha altı ay önce kendilerini “Kandil işbirlikçisi” olarak lanse eden insafsızlığı bir kenara bırakarak; farklı bir oltaya takılarak demokratik muhalefet yaptığını sanıyor.

İktidar partisi lideri; yıllardır demokratik eleştirinin ötesinde ana muhalefet partisini ve liderlerini aşağıladı. Örneğin K. Kılıçdaroğlu; “bay Kemal” idi. Ö. Özel ise; “Özgür Efendi” oldu! Son yerel seçim sonrasında papuçun pahalı olduğunu görülünce; birden bire hidayete erildi: ilk liderleri “İki ayyaş” ve son iki lideri “bay Kemal” ile “Özgür Efendi” olan parti; birdenbire aynı kişinin muhatap aldığı parti oldu. Tıpkı Suriye Devlet Başkanının “kardeş Esat” yerine “düşman Eset” olması gibi. Daha düne kadar “terörist” ve “terörist işbirlikçisi” olarak suçladığı partiye karşı “yumuşak” olmaya başladı.

Hayır mıdır, şer midir; ömrü olan görecektir.

Kılıçdaroğlu’nun stratejisinin sonucu olan yerel seçim başarısını; aynı ekip mensupları kendilerine mal edecek kadar aymazlık gösteriyor. Peki b durum, iktidar lideri zokasını yedikleri anlamına gelmiyor mu?

*****

İşin en dramatik yanı, bir kimsenin “akademisyen” kimlikle bilimi istismar etmesidir. Örneğin KRT’nin “Bakış Açısı” tartışmasındaki bir “militan siyasetçi akademisyen” kimsenin şov alanına çevrilmesidir.

Kuşkusuz demokratik anlayışın en yavuz düşmanı; fanatizmdir.

“Ilıcalı” soyadlı bir akademisyen, diğer üç tartışmacıyı adeta esir edercesine süreye el koydu. Güçlü kişinin dayanılmaz savunucusu olarak, bilimsel bir tartışmayı parti propagandasına çekti. Ve maalesef forum yöneticisi genç meslektaşım da güçlünün tahakkümüne teslim oldu.

Normalleşme veya yumuşama konusu; Recep T. Erdoğan’ın yanlısı ve karşıtı fanatikliğine çekildi. AKP parlamenteri olduğunu öne çıkaran akademisyen Prof. Ilıcalı; 22 yıllık “sert” ve “ayrıştırıcı” anormal politikaların mimarını, neredeyse demokrasi havarisi ilan etti. Hem de başkalarının konuşmalarını küstahca keserek ve diğer üç kişinin konuşma süresinin üç katı bir süreyi partisinin propagandasını haline dönüştürdü. Ve maalesef, genç moteratör, bu kibirliğe boyun eğdi. Sabık AKP’li Emin Şirin bile kontropiyede kaldı!

Besleme basın ve bankamatikci partililerin dışında hiç kimse; AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın demokrasi gereklerine inandığını ve demokratik muhalefete saygı duyduğunu söyleyemez. Zaten “normalleşme” veya “yumuşama” söylemleriyle oluşan gündemin inandırıcı olmayışının nedeni de budur.

“Derin Devlet Vesayeti” demagojisiyle AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı; ne yazık ki kendi “tek adam” derin vesayetini yürürlüğe koymuş bulunuyor. Vakıf Bankası Valide Şubesi Müdürü “Akbil aklatıcısı” kişiyi “Örtülü Ödenek” başına atayarak var etmeye başladığı “tek adam vesayeti” ile Türkiye; Sultan Abdülhamit dönemi gibi uçurumun başına götürülmesi görmezden geliniyor.

“Gaflet ve delalet” bu olsa gerektir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İSMAİL SAYGILI Arşivi