ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

DAHA YOLUMUZ UZUN

Maç Önü: Bir tarafta sistemi olan, diğer tarafta duyguları tavan yapan iki takımın mücadelesini izleyecektik. Her ne kadar bir İtalyan hoca tarafından yönetilsek de, eski yıllarda olduğu gibi sisteminin ne olduğu anlaşılamayan bir takımız hala. Avusturya ise Alman teknik adam Ralf Rangnick ile tam sistem takımı olmuş ve belki de İspanya ile finale en çok yakışan ekipti bence. Ralf hocanın da basın toplantısında vurguladığı gibi biz duygusal bir takımdık her yönümüzle.

Alman teknik adamın kendine has olan sistemi "Gegenpressing"di ve topu kaybettikleri anda, rakibi bunaltıcı baskıyla hataya zorlayıp, meşin yuvarlağı kazanıp direk olarak kaleye yönelme hedefliydi. Avusturya'nın diğer bir özelliği de rakibe en önde baskı yaparak defanstan çıkmalarını engellemekti ki bunu grup maçlarında Fransa ve Hollanda'ya karşı çok rahatça yapmışlardı. Oyunlarında kullandıkları diğer taktiksel hamle ise bek kanat ve forvetlerinin birbirlerine çok yakın oynamalarıydı. Sabitzer, Baumga, Leimer, Mwene, Posh, Prass veya kim oynarsa oynasın yapışık ikizler gibiydiler neredeyse.

Evet, biz daha çok duygularımızla ve zaman zaman dağınıklığımızla oynayan bir ekiptik. Ancak Hakan'ın yokluğunda takımımız Arda'nın etrafında kimin oynayacağı ile ilgili olarak çözecekti Avusturya'yı. Arda'nın forvet arkası ve serbest adam olmasıyla, Barış'ın da sağ kanatta ki ele avuca sığmayan slalomları Avusturya defansını sarhoş edebilirdi.
Acaba Montella sürpriz yapar mı diye düşünmüştüm karşılaşma öncesinde. Hem rakibin gegenpressing’ini kırmak, hem de birbirlerine çok yakın olan defans ve hücum beklerini yıpratmak ve aralarındaki bağı kesmek adına hiç tahmin edilmeyen bir şeyler yapmalıydı İtalyan hocamız. Sağda Barış Alper gibi adeta hiç yorulmayan, hemen hemen hiç top kaptırmayan, ileri geri nefessiz koşan, hem defansı hem hücumu bilen bir oyuncu monte edilmeliydi sol öne Barış'a benzer. Bence siz de anladınız bu oyuncunun kim olduğunu. Ferdi sol önde oynamalı, Barış'a eşlik etmeli, bu iki enerji küpüyle Avusturya defansı ve orta alanı sarsılmalıydı. İlk yarı Kenan, ikinci yarı veya son 30 dakika Cenk oynayabilirdi.

HOCANIN SÜRPRİZİ: ÜÇLÜ DEFANS

Maç Başladı: Montella sürprizi forvet hattında değil de, defans hattında yaptı. Üçlü defansa orta alan takviyesiyle sahne alıyorduk Avusturya'ya karşı. Yine ileride sıfır taktiğiyle oynayacaktık. Rakip kendine has sistemiyle güçlü Avusturya da olsa, Montella ilerideki üçlüsüne çok güveniyor olmalıydı. Daha ilk dakikaydı ki Arda - Barış işbirliğinden gelen atakla birlikte kazanılan kornerle harika bir başlangıç yaptık karşılaşmaya. Sonraki beş dakika zorlu geçti. Baumgartner ile yaratılan iki tehlikeyi çok şükür atlatıyorduk rahat bir nefes alarak.

Son dakikada yine yüreklerimizi ağzımıza getirdi Baumgartner. İlk yarı tahmin edildiği gibi geçti. Top genelde onlarda, hakimiyet de genelde onlardaydı ama biz istediğimizi aldık. Sakin ve disiplinli oynadık. Önce savunalım sonra atalım mottosundaydık. Ancak takımın kompakt duruşu ve bu yöndeki anlayışıyla defans ve orta saha birlikteliği oldukça iyiydi. Orkun ve Merih arkadaşlarından bir adım öndelerdi ilk yarıda. Mert'in kurtarışlarını da bir yerlere not etmeliydik.

TAKTİKSEL DİSİPLİN

İkinci yarıya biz aynı kadroyla başlarken, Avusturya iki taze kan tercih etti beraberliği yakalamak adına. 51. dakika oyunun dönüm noktasıydı. Mert, Arnavutovic'e mükemmel bir şekilde duvar olunca, hem skorda üstünlüğümüz devam etti hem de olası bir paniği önlemiş oldu eldivenimiz.

Arda yine kornerde meşin yuvarlağın başındaydı ilk goldeki gibi. Merih'in kafası farkı ikiye çıkarıyordu. Hem defansda hem ofansda adeta savaşıyordu Merih. Gecenin golleri duran toptan gelecekti ya bir duran top golü de Avusturya'ya kısmet olacaktı.

Gerisi mi? Durmaksızın yağan sağanak yağmur, Avusturya'nın son anlarda oyunu tek kaleye çevirdikleri anlarda durmaksızın döktüğümüz soğuk terler ve Dias'ın son düdüğüyle gelen çeyrek final. Daha ne olsun? Bizim çocukların ayaklarına sağlık. Merih'in kafasına sağlık. Mert'in ellerine sağlık. Yolunuz açık olsun çocuklar. Şimdi Hollanda düşünsün.

Gecenin Notu: Kazanan haklıdır. Montella kendi sistemine o kadar güvendi ki oyunun son 15 dakikasında bile yanında oturan Cenk, Semih ve Bertuğ'u hiç düşünmedi. Bence gecedeki tek hatası da buydu. En azından İrfan'ın yerine Cenk oyuna girseydi, bunaldığımız son dakikalarda ileride topu tutabilir hatta Barış'ın uzatmada yapamadığı golde gelebilirdi. Ancak Montella hocanın da hakkını vermeliyiz. Sanırım çok uzun yıllar sonra taktiksel disipline bağlı kalıp, bu disiplinini son ana kadar taşıyan bir Türk Milli Takımı izledik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ASIM ÇALIK Arşivi