Kısır para politikası ile bir memleketin refaha ulaşması beklenemez.

Türkiye’de para/kur oyunları kitabının yazarına göre, her millet ilişki kurduğu diğer ülkelerle olan temaslarında, fazla mal satmayı, az mal almayı amaç edinir. Ticari müzakereler, bu iki zıt arzunun uzlaşması için yapılır.

Dünyadaki bütün mallar para ile ilişki kurarlar. Binlerce bağlı olan bir yumak düşünelim. Her ipin ucuna bir mal koyar, diğer ucunu aynı noktada toplarken, oraya para oturur. Yani para ucu, yumağın merkezidir. Bütün malları o idare eder. Ekonomi yumağının para ucunu tutamadığımız için ticari piyasada dengeler birbiri aleyhine bozulur.

Bugün Türkiye ekonomisi, zengin ülkelerin çeşitli oyunları ile çökertilmek isteniyor. Yabancılar, tarımın istihdam içindeki ağırlığının giderek azalmasını istiyor. Ama, hükümet kaynaklarına göre; makro göstergeler durumumuzun sun’i krizle ilgili olduğunu işarete ediyormuş.. Önlemler paketiyle ekonomimizin bu virüsten kurtarılacağını inanılıyor.

Millete, gerçekleri anlattığı kitabıyla, bütün bu gelişmelerin Türkiye’deki para oyunlarını ortaya çıktığı belgelerin “Para Uzmanı” Sayın Pekin, bakın tarımda yaşanan olaylara da nasıl değiniyor:

“Bir köylünün bahçede, tarlada yetiştirdiği meyve, sebze ve tahıl ürünlerinin ne kadar emek istediğini düşünürseniz, o köylünün emeğine istediğiniz parayı verirsiniz. Paranın ufak bir kısmı köylüye kalsa da çiftçi daima şükreder. Şimdi, köylüye karşı hallerdeki aracıdan daha korkunç bir sistem çıktı. Aşırı teknoloji; çeşitli cinsteki ürünlerde; tadı, kokusu, lezzeti olmayan hormonlu mahsülleri piyasaya sürmektedir. Tek tip dejenere mahsüller, paketlenip ülkelere pazarlanıyor. Global sermaye, köylünün tarlalarına akmıyor. Köylü kalmasın, ben sizi bu tek tip üretimle beslerim, deniliyor. En hür kesim olan köylü toprağından koparılıyor. Global sermayenin kölesi durumuna giriyor. Köylümüz yukarıda sıralanan nedenlerle daha beter sıkışıyor, daha beter can çekişiyor. Öte yandan dünyada hemen her ülkede tarım destekleniyor.

Sonuç olarak hal yasası yeniden düzenlenmelidir. En önemlisi köylünün malını marketlere, manavlara, pazarlara ve tüketiciye doğrudan ve hale sokmadan satmanın yolu açılmalıdır.

Üretimin hal kabzımallarına verilmesi zorunluğu kaldırılmalıdır.

Bu reformların yapacak bir iktidar, konuyu bütünü ile ele alırsa Türkiye’nin aydınlık yolu açılacaktır..

Böylece Anadolu’da kaybetmek üzere olduğumuz ziraat kalkınacak, ovalar şenlenecek, turistik, tarihi değerlerle, tarlaların bereketiyle yüzümüz gülmüş olacaktır.

BİLMİYORMUŞ..

Yeni doğan bebeğini doktora götüren Japon kadın, şöyle bir soruyla karşılaştı:

“Babası Amerikalı mı?”

Japon kadın:

“Evet..” dedi.

Doktor, espri olsun diye konuştu:

“Sanırım saçları sarı olacak..”

Kadın: “Farkında olmadım. Bilmem, kasketini çıkarmamıştı ki..”

AKILDA KALAN SÖZLER: “Bazen şaka ile çok doğru sözler söylenir.” (Japon Atasözü)