İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

ENİŞTE NİYE ÖPTÜ?

Saygın halkımızın geçmişten günümüze ulaşan birçok değerli “darb-ı meselleri” (ata sözü) vardır. Bunlardan biri; “bayram değil seyran değil, eniştem niye beni öptü” söylemidir.

22 yıldır muhalefeti adam yerine koymayan bir iktidarın, birdenbire ana muhalefet partisini ciddiye alıyor olması, bu kadim darb-ı meseli hatıra getirdi.

Hayıra mı, şerre mi yorulmalı?

Bunca yıllık günahlarla ilgili bir “devr-i sabık” korkusu mudur acaba?

Yoksa; vakıf, “müteahhit” ve “yandaş” gibi odaklara etik olmayan şekilde yapılan servet transferiyle iflasın eşiğine getirilen ekonomik suçluluğun verdiği kompleks sonucu mudur?

Çünkü mızrak, artık çuvala sığmıyor.

Üstelik son yerel seçim gösterdi ki “tavşan gözü” bile açılmıştır.

*****

İkinci Dünya Savaşı koşullarının zorlamasıyla yoksul Türkiye’nin hükümeti; bir defaya mahsus olmak üzere “varlık vergisi” icat etmişti. 80 yıldır bütün siyasi partiler, bunu o günkü hükümetin ayıbı olarak ortaya koyuyor. Bunların başında, günümüz hükümeti gelir. Fakat “kerameti kendinden menkul” olduğu için, daha beterini yapmayı bir “hikmet” olarak sunuyor!

Örneğin bir defaya mahsus çıkarılan deprem vergisi; sürekli hale getirildiği gibi; konusu dışındaki işlere harcanıyor. Başta Tekel ve akaryakıt olmak üzere; birçok temel ürününe “Deli Dumrul” vergisi ile zammı uygulanarak halkın yüzde sekseni asgari geçim koşullarının altında yaşamaya mecbur edilyor. Bunu da; kendileri dahil, bir avuç zenginin zenginliklerine zenginlik katma amacıyla yapıyor!

Ev sahipleri sırtından kiracıları koruyorlar. Ama o evi astronomik fiyatlara satan müteahite kıymıyorlar. Kira geliri ile emlak vergilerini arttırarak yandaş zenginlerin milyarlık vergilerine muafiyet veriyorlar Yoksulun ev sahibi olmasını önleyecek maliyet ve kredi faizlerini arttırıyorlar. Osmanlı Devleti’nin çözüldüğü 18. yüzyıl sonlarında saray inşaatlarını yoğunlaştıran saltanatçı zihniyet gibi; mutfak ve pazarlarda enflasyon yangınlarının sürdüğü bir dönemde, saraylar inşa ediliyor. Koruma ordusu, makam otosu ve uçak filoları ile müsrifliğe devam ediliyor. İtibarda tasarruf olmaz” diyerek israfa gerekçe anlatılıyor! Demokratik laik hukuk sistemini değiştirecek bir kaosun var olmasına, sanki taammüden, hazırlık yapılıyor.

Aslında tarikatların yönetimde etkin hale getirilmesi, “tevhid-i tedrisatın” canına okuyarak dini hizmetler görevlilerinin öğretmen yapılması, kamu binaları ve hastahanelerde “pisivuarların” dahi kaldırılması gibi uygulama ve var edilen yandaşı zenginler ile rejim değişikliği koşulları oluşturuldu bile!

Ana muhalefet sevindiriklik yaşarken, yavru muhalefet de çelik çomak oynar gibi teşne oluyor.

*****

İkinci Dünya Savaşı veya Kıbrıs nedenli ambargo gibi zorunluklar olmamasına rağmen, “eski Türkiye”den daha zengin olan ülkemize ve halkımıza yaşatılan yoksulluk ve ağır ekonomik koşullar; demagojik bir dialog ile muhalefete yükletiliyor.

Durup dururken “kırk yıllık Yani’nin Kani olması” elbet de nedensiz değildir. Ne var ki yıllardan beri adam yerine konmammış ana muhalefet; “muktedir”in attığı oltayla adeta hayallere kapılmış görünüyor.

Ki asla hayra alamet değildir!

*****

Bu ekzantrik ve pragmatist siyaset, felsefe ve mantıktan yoksun bir dini anlayışı sürdürerek gerçekleştiriliyor. Doğal olarak dini saptıran siyasi anlayış olan saltanat anlayışına dayanıyor. İnancın akla dayandırılmasını yasaklıyor. Bu da yıllardan beri yapılan “böl, parçala, yönet” anlayışı oluyor. Nitekim 22 yıllık siyasi iktidar; saltanatçı hilafet stratejisiyle toplumu güdümleyip ayrıştırdı. Kitleler de sandığa giderken yaşadıkları ekonomik ve sosyal koşullarının tersine, inanç bağnazlığıyla oy kullanılmasını sağladı. Bunun için iktidar, demokratik laik sosyal hukuk devletinin bütün kazanımlarını peşkeş çekerek bir besleme basın dünyası yarattı; seçimler kazanmayı da başardı.

Bu siyasetten cüret alan birçok kişi, kurum ve yayın organı ortaya çıktı. İktidar politikalarını eleştirenleri hedef gösteriyor. İktidarın bir diğer ortağının şahinleri de gereğini ifa ediyor!

Osmanlı Devleti döneminin Volkan adlı gazetesinin yerini alan vbir gazete de günümüzde o görevi yerine getiriyor: İktidar yandaşı bu gazetenin din istismarcılarına son hizmeti; din istismarcılarına karşı bir “uyar bildiri” yayınlayan 14 Muhammedi ilahiyatçıyı hedef göstermek oldu. Saltanatçı Emevi ulema anlayışıyla hareket ederek; daha önce yaptığın gibi, fanatiklerin bu gerçek din bilginlerini katledilmeleri hedefini gösteriyor!

Kuvayİ Milliye’yi hedef gösteren şeyhülislam gibi!

Halbuki yayınlanan uyarıcı bildiri; bağnaz selefilik ve istismarcı siyaset karşısında İslam dinine sahip çıkmak sorumluluğunu amaçlıyor. Tevhidin gerçekçiliğini savunuyor. Dindar insanlara ortaçağın yaşatılmasına kaşı çıkıyor. Gerçek dinin zalimlere karşı ortaya çıkmışlığını hatırlatıyor.

****

Kuşkusuz insanlık onuruna en aykırı durum, ikiyüzlülüktür. İçişleri Bakanlığın yeraltı dünyasına yönelik operasyonları; Türkiye’nin “gri listeden çıkarılması” nedeniyle olduğu açıkça anlaşıldı. Çünkü “gri listeden” çıkarma kararının açıklandığı andan itibaren operasyonlar sona erdi.

Önceki İçişleri Bakanı ilgi ve gayretiyle Türkiye; dünyadaki yeraltı dünyası liderlerinin güvenli yaşam alanı haline getirildi. Elbette bu, hükümetin bir kararıydı. “Kara para” aklama politkasıyla ülkeyi dünyada itibarsız hale getirildi. Kral çıplak hale gelince, yeni İçişleri Bakanı “hamamın namusunu” kurtarmaya soyundu. Durup dururken öpücük konduran enişte oldu. Böylece narkotik ve kara para nedeniyle konulan “gri” yafta kaldırılmayı sağladı. Fakat itibar edinilemedi. Çünkü herkes, ikiyüzlü politikalara kanan Türkler gibi değildi!

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İSMAİL SAYGILI Arşivi