ÜMİD’le Tuzla’ya ümit yolculuğunun 101. yılı

101. yıl önce bugün, 6 Aralık 1923. Bugünden 36 bin 890 gün önce 54 yıllık köhne Ümid gemisini doldurmuş bin 500’den fazla Kılkışlı Türkiye’de gidecek olmanın heyecanın yaşıyordu. Gemi ertesi gün süvari Mustafa Bey yönetiminde mübadelenin Yunanistan’daki başkenti Selanik’ten yola çıktı. Ümid, iki süren yolculuktan sonra mübadelenin Türkiye’deki başkenti Tuzla’da, tahaffuzhane açıklarında demirlediğinde takvimler 9 Aralık 1923 Pazar gününü gösteriyordu. O gün, ümit yolcuları için yeni bir başlangıcın ilk günüydü.

ÜMİD’le Tuzla’ya ümit

İSKENDER ÖZSOY

İstanbul’un Anadolu yakasındaki en önemli mübadil yerleşimi Tuzla, mübadil bilincini sahiplenmesi açısından diğer ilçelerden farklılık gösterir.

1922 yılından önceki ahalisinin sanılanın aksine balıkçılıkla değil tarımla geçinen Tuzla’nın Rumları 1922’nin eylülünde binlerce yıl yaşadıkları toprakları –kimi yerel kaynaklara göre gönülsüz- terk edince köy 14 ay sürecek sessizliğe büründü.

O yıla dek, ağırlıklı olarak Sultan Birinci Ahmet Camii’nin çevresinde yaşayan ve kendilerini “yerli” diye adlandıran grupla “macır mahalle(si)” denilen bölgede oturan 93 Muhacirleri ve Balkan Savaşı muhacirleri o 14 ayın sessiz tanığı oldu.

Sessizlik, 1923’ün aralığının ilk günlerinde Selanik’ten Ümid gemisiyle Tekirdağ’a gitmek için yola çıkan, ancak yolculukları Tuzla’da iskânla sonuçlanan  Kılkış’ın Kölemenli (Akrochori  ) (1), Sarıdoğanlı (Petrades), Turgutlu (Nigdi), Sevindikli (Eptalafos), Kürküt (Terpillos), Gevgili (2), Kamberli (Psilo Horio), Bayramdere, Vurlan (Anavrito), Kuleli (Pirgoto), Muhal, Usemli ve Kayalar (3) mübadillerinin gelişiyle bozuldu.

Tuzla’daki mübadil çocuklarından bazıları mübadelenin ilk yıllarında bugün yerinde kültür merkezi olan ayazmanın bahçesinde.(Fotoğraf: İskender Özsoy arşivi)

Mübadelenin Yunanistan’daki başkenti Selanik ve çevresiyle limanında dağ taş doluydu; adım atacak yer yoktu.

Oteller, misafirhaneler dolmuş; dağlara tepelere çadırlar kurulmuştu ülkenin dört bir tarafından gelip Türkiye’ye gidecek mübadiller için.

Liman çaresizlikten dört bir yana koşuşturan mübadillerden geçilmiyordu. Feryat, figan, acı ve gözyaşıydı mübadele tarihine yazılan.

ÜMİD YOLCULARINI ALIYOR

101 yıl önce, 6 Aralık 1923.

Kılkış’ın köylerinden yola çıkanlar Selanik’e at arabalarıyla, manda arabalarıyla ulaştı.

Ümit yolcularını kendilerini Türkiye’ye götürecek geminin adının Ümid olduğunu öğrenince tarifsiz bir sevince kapıldılar.

Köhne Ümid gemisi, bir gün önce Selanik limanına yanaşmış yolcularını alamaya başlamıştı.

Tam da bugünden 36 bin 890 gün önce 54 yıllık köhne Ümid gemisini doldurmuş bin 500’den fazla Kılkışlı Türkiye’de gidecek olmanın heyecanın yaşıyordu.

1869 yılında Orlando adıyla inşa edilen bin 473 ton ağırlığındaki Ümid gemisi ertesi gün; 7 Aralık 1923 sabahı mübadelenin Yunanistan'daki başkenti Selanik'ten bin 518 mübadil alarak, Kılkışlı ailelerin tasfiye talepnamelerinde yazdığı gibi Tekirdağ’a gitmek için kanaat önderleri Molla Ali (Kılıç) önderliğinde ümit yolculuğuna çıktı.

Kılkış mübadillerinin kanaat önderi Molla Ali

Ancak yolculuk bilmediğimiz bir nedenle mübadelenin Türkiye’deki başkenti Tuzla’da sonuçlandı.

54 yaşındaki gemi, lakabı Topal olan süvari Mustafa Bey yönetiminde engin denizleri aşarak iki gün süren yolculuktan sonra 9 Aralık 1923 Pazar sabahı Tuzla’ya gelerek tahaffuzhane açıklarına demirledi. Bu yolcuk haberi İleri gazetesinin 11 Aralık 1923 tarihli nüshasında yayınlandı.

Onlar, “memleket” Kılkış’tan ayrılıp yeni “vatan”a ayak bastıklarında cumhuriyet ilan edileli henüz 42 gün olmuştu.

Kılkış’tan gelenlerin bir bölümü Tuzla’yı beğenmeyerek İstanbul'da Büyük ve Küçük Bakkalköy’le, Alemdağ ve Paşaköy’e; bir bölümü de Yalova Laledere'ye gitti.

45 hane Kılkışlı Büyükbakkalköy'e, 25 hane de Küçükbakkalköy'e yerleşti.(4)

Tuzla’ya gelen mübadiller, – yerli nüfusun yaşadığı çok yerde olduğu gibi –yağmalanmış, kapı ve pencereleri sökülmüş Rum evlerine yerleştirildiler.

HAYATA TUTUNABİLMEK

Ve işte o günlerden sonra mübadillerin yeni vatanlarında, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde, ayakta kalabilme ve hayata tutunabilme mücadeleleri başladı.

Yıllarca geçim sıkıntısıyla mücadele eden mübadillerin karşısındaki bir başka önemli sıkıntı da kendilerini “yerli” olarak adlandıran aileler tarafından dışlanmaları, ötekileştirilmeleriydi.

Yerliler uzun yıllar mübadil evliliklerine, özellikle gelin almalara direndiler, bir çeşmenin  iki oluğundan ayrı ayrı su içtiler, birbirlerinin evlerinin önünden geçmediler, camilerini ayırdılar.

Bu dışlanma, bu ayrı gayrılık 1950’lere dek devam etti.

O yıllardaki  iktidar değişikliği, az da olsa iletişim ve ulaşımın kolaylaşması zamanla iki topluluk arasındaki direncin yavaş yavaş kırılmasına yol açtı ve evlilikler başladı.

(1) Köy adaları için bknz: Eski ve Yeni Adları İle Kuzey Yunanistan Yer Adları Atlası. Derleyen: Sefer Güvenç.LMV Yayınları.İstanbul, 2010.

(2) Bugün Makedonya’da olan Gevgili’nin adı Eda Özcan’ın Yunanistan’dan Göç Eden Mübadillere Yapılan Yardımlar (1923-1925) başlıklı yüksek lisans tezinde geçiyor ama Tuzla’da Gevgili kökenli olduğunu söyleyene raslamadım. Bknz: TC Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalı Yüksel Lisans Tezi. İstanbul, 2009.

(3) İkinci  kuşak Kayalar mübadili Resul Kalkan’ın tanıklığı. Hangi  gemiyle ne zaman geldiklerini tespit edemediğim Kayalar mübadilleri Tuzla’da üç dört ay oturduktan sonra ayrılmış.

(4) İstanbul Ansiklopedisi, 4. Cilt, İstanbul 1960.

Düstur: “Bizi Atatürk getirdi”

Mübadele gerçeğiyle dokuz yaşındayken tanışan Kılkış’ın Sevindikli köyünden Salih Düstur anlatıyor:

“Buraya gelmek için Selanik Limanı'na gitmeye hazırlanırken köyümüze Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinden Rumlar geldi. Evi bir süre onlarla paylaştık. Onlarla Türkçe konuştuk. Çok iyi insanlardı. Doğup büyüdüğümüz topraklardan ayrılırken arkamızdan ağladılar. Köyde yola çıkma hazırlıkları epeyce uzun sürdü. Yatak yorgan, kap kacağı at arabalarına yükledikten sonra biz de o arabalara binip yola çıktık, Selanik'e gittik. Yolda Rumlar sık sık çevirerek üstümüzü aradı. Bir sabah baktık ki bizi Türkiye'ye götürecek gemi gelmiş. Hareket zamanı yaklaşınca çoluk çocuk kayıklarla gemiye taşındık. Gemi, yolcularını alır almaz kalktı. Yolculuk iki gün sürdü. Gemi çok kalabalıktı. 1923’ün kışında yeni kurulmuş cumhuriyete, yeni Türkiye'ye geldik. Bizi buraya Atatürk getirdi."

Tuzla’ya gelen mübadiller

Mübadillerin 18 Kasım 1923'den itibaren Tuzla Tahaffuzhanesi'ne gelişleri ve oradan gidecekleri yerlere dağıtılmaları aralığın son günlerine dek sürdü. Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 19 Kasım 1923 tarihli nüshasında yayımlanan Anadolu Ajansı mahreçli haber şöyle: “Selanik'ten Arslan ve Jorj vapurlarıyla şehrimize 650 Türk gelmiştir. Bunlar el yevm (bugün) Tuzla'da bulunmaktadırlar.” (İsmail Mengi arşivi)

<