CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

HER GECE BALKON (2)

Şehrin sosyetesi kendi çapında halkevlerinde, fabrika havuz başlarındaki balolara memur  beyler siyah takım elbiseleriyle ,hanımlar mantolarıyla iştirak eder idi. Halk kadınlı erkeklerin dans edilmesinden  hoşlanmaz idi.   

Allah rahmet eylesin mahallemizin delikanlısı Turan Emeksiz bir kör kurşunla henüz şehit olmuştu…  

O zamanlar ilkokuldaydım. Okul müdürümüz Hamit Ulu, üzerinde  kalın kaşe paltosu, başına geçirdiği fötrüyle okulun en üst pencerelerinden birinde belirince nefesimizi tutarak  hazır ola geçerdik. Rahmetli bizlere  iki elini  halka  yaparak;

-“Çocuklar  ortasına  edin” diyerek yüznumarayı   gösterirdi.

 Bizler de isteğini emir kabul ederek her kullanımda  yüznumaranın tam ortasını hedefledik. 

Yukarıda gözlerimi kapayarak hayalimde canlanan  çocukluk günlerim, gözlerimi açtığımda kaybolup  ayaklarım yere değiyor…

Gün kararıp  insanlar elini  ayağını bu ağaçsız,  havasız  sokaklardan  çekince  atlet pijamamı giyinerek , kimseye görünmeden balkona çıkıp , yüzüstü sürünerek aşağıdaki olaylara  ve kişilere  karşı  pozisyon alıyorum.

Ben balkona  mecburum. Çünkü  evin  kliması yok.  Evlerin içi sıcak. 

Kimi zaman  varlığımı fark eden aşağıdakilerden biri  balkona doğru başını kaldırıp “ hava nasıl oralarda" diye  sorarsa   " esiyor" diye karşılık veriyorum. 

Esasen buradaki gece  hayatım, dünyanın küresel  ısınmayla yanıp kavrulduğu ,ormanlarımızın yandığı bu zaman diliminde başladı. 

 Balkondaki gece hayatım hemen her  gece yatsı ezanını müteakiben  başlayıp ,  müezzinin  sabah ezanındaki  “  La ilahe illallah”  noktasını koyunca sona eriyor...

Balkondan geceye , çoğunlukla da aşağıya bakarak , kavrulan beton duvarları yolları ve ağaçsız kaldırımlarıyla  yangın yerine dönen şehrimi, telefonumda ülkemin yangınlarını, cadı kazanında kaynayan dünyayı seyrediyorum.

Aşağıda  omuzları düşük insan gölgeleri geçiyor. Çoğunu tanımıyorum.  

Bazıları karşıdaki  çöp bidonuna sürünerek, sağı solu ,balkonları kollayarak bir şeyler çekip çıkardıktan sonra sessiz sedasız mekandan ayrılıyor.,

Sonra   maskesiz ,esmer  Suriyeli gençler, çocuklar    atık kağıt, naylon, metal parçalarını toplayarak kocaman hararlarıyla görüş alanımı terk ediyorlar…

Sol  taraftaki  apartmanda   yaşayan  Suriyeli göçmen bir  ailenin çocuğu ağlıyor… Kara çarşaflı taze bir gelin, gözyaşlarını, mahzunluğunu  gizlemek için  yüzünü kapatıyor... 

Suriyeli atık toplayıcılar geçip gittikten sonra , çöp hararlarıyla mücehhez motosikletli   kara gözlüklü ,maskeli  fantaziden   bir çizgi roman  kahramanı  sahne alıyor. Çöpleri  siyah eldiveniyle itinayla kontrol ettikten sonra kendisine yarar bir şey kalmışsa  alıyor ve o da aceleden  mekanı terk ediyor.

Gecenin ilerleyen  saatlerinde  ,  insanların gözlerinden  uykuların aktığı saatlerde  belediyemizin çöp kamyonu    gürültüyle gelip çöplerini aldıktan sonra gürültüyle oradan uzaklaşıyor. 

Müzik sesini açarak  içkili müşterilerine konforlu bir gezi yapan bir taksinin , eksozunu koparmış  züppe  sürücüsü   sonuna kadar gaza basarak  süratle köşede kayboluyor.

Az sonra  alana motosikletini şaha kaldırarak  numara sergileyen  başında maskı , siyah eldivenli bir başka  zıpır  genç , tehlikeli  akrobatik numaralar yaparak  birden ortadan yok oluyor.

Bu hal,  aşağıdaki doğalgaz, elektrik ve hırdavat dükkanları kepenklerini açana,    müezzinin sabah ezanının “ esselat-ı Hayrun minen nevm”ine kadar sürüyor.  

Çay ocağı önünde kümelenen inşaat  işçileri  karşı binanın önündeki  çay ocağı önündeki bir tutam çınar ağacı altında  çay içerken  müşteri  beklemeye  başlayacaklardır…

Artık sabahın ilk ışıkları karşı beton bloklarının  arkasından belirlemeye başlamıştır. Karşı kaldırımdaki susuz  çınar ağaçlarının yaprakları halsizlikten  birer birer aşağıya düşerken   balkondaki gece hayatım da  sona ermiş bulunuyor…

  • Selim İleri’nin bir romanı
  • Malatya’da yetişmiş  bir tasavvuf ehli,şair

(Bitti)

<