0.5 DÜVEL (*)
Sevgili dostlar, ilgisi ve bilgisi olmayan bir konuyu ele almak, hem de ciddi ve iddialı bir şekilde ele almak, bilgi donanımı fazla olmayan ortamlarda (olmadığı halde) başarıymış gibi görüntüye getirilebilir. Ancak neyse ki kütüphaneler var. Neyse ki araştırarak gerçeğe ulaşmayı hedefleyen ciddi araştırmacılar var. Neyse ki tarihi, gerçek yaşanmışlıklarıyla kaydederek gelecek kuşaklara yine gerçek olarak sunanlar var.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1915 yılında kendisini arkadan vuran ve yine kendi vatandaşı olan Ermenileri savaş alanının dışına göç ettirme sırasında (tehcir), kendi askerinin bile başına gelen olumsuzlukları bir yana bırakıp, günün koşullarında kasıt olmaksızın meydana gelen olayları ve ilave yalanları katliam gibi ele alıp, bu yalanı intikam almak aracına dönüştürmek devlet gibi devlet olanın yapacağı bir iş midir?.
Bizzat devlet katının resmi belgelerinin yer aldığı arşivlere girip gerçekleri kamuoyuna sunmayı bir kenara bırakarak hisleriyle hareket edenlere karşın, bizler arşivlere girerek bilinmesi istenmeyen tarihteki bazı gerçekleri bulalım, öğrenelim, sunalım..
Bakalım neler olmuş;
1581 yılına kadar İspanya’ya bağlı bir vilayet olan Hollanda 26.Temmuz.1581 tarihinde Kral Felipe’den bağımsızlığını açıklamış ve 1648 yılındaki Vestfalya Anlaşmasıyla kuzey eyaletlere bağımsızlığı tanınmıştır. Oldum olası Kuzey Hollanda ve Güney Hollanda olmak üzere yarım devlet konumundan, 1830 yılında bağımsızlığını ilan ederek ayrılan Belçika, güneyde başka bir devlet olarak kurulmuştur.
Değerli okurlar, yeni kıtaların keşfiyle ortaya çıkan uzak ülkeleri sömürgeleştirmek hayali, Hollanda’nın devlet anlayışında oldukça önemli bir düşünce ve gayret olarak yer aldı. Bu gayret ve heveslerin sonucunda Hollanda binlerce kilometre ötede hiç ilgisi olmayan bir yerde,1615 yılında Kuzey Amerika’da Fort Nassau’da toprakların gerçek sahipleri olan yerlilere karşın, kendilerine ait olmayan bu topraklarda sömürge kolonisi kurdular. Bu kadarla kalmadı, 1640 yılından başlayarak 1664 yılına kadar her şeye rağmen kendilerine sığınmaya çalışan Kızılderililerden başta Lenape Kabilesi olmak üzere pek çok kabileyi sistematik bir şekilde katlettiler. Bu tür araştırmalarla ilgilenenlerin yakından bildiği “Pavonia ve Pound Ridge Katliamları” bu şekilde gerçekleşti.
Sömürgecilik hevesini dizginleyemeyen Hollanda, bu kez 1740 yılında Endonezya’daki uygulamaları sırasında, bölgeye göç eden çalışmaya iş ve aşa muhtaç Çinli’leri Jakarta-Batavia’da katletmekte sakınca görmedi.
Endonezya’nın bağımsızlığı için mücadele eden grupların yerini kendilerine söylemedikleri için köyde yaşayan silahsız yerli halkı Rawagede Köyü’nde 09.Aralık.1947 günü katlettiler.
Endonezya’nın bütün doğal kaynaklarını yıllarca kendi ülkesinin menfaatine kullanan Hollanda, 1945-1949 yılları arasında Endonezyalı’ları katletmekte gösterdikleri hünerle ün kazandı.
Değerli okurlar keşke bu kadarla kalsaydı!..
Birleşmiş Milletler Barış Gücü bünyesinde görev alan Hollanda Barış Gücü Askerleri, 06.Temmuz.1992 de kendilerine güvenli bölge oluşturmak üzere teslim edilen Srebrenitsa’ya (Bona-Hersek) giren Sırp askerlerine engel olmak şöyle dursun, Bosnalıların silahlarını toplayıp bölgeyi bilinçli olarak terk etmesiyle 8.000 Bosnalı Müslüman’ın katledilmesinden sorumlu tutulmaktadır. Ne ihmal, ne de gaflet hiçbir şekilde izah edilemeyen bu olay Birleşmiş Milletler tarafından “Planlı Soykırım” olarak raporlanmıştır.
Onlarca tarifine uygun katliam ve insanlık trajedilerini gerçekleştirmiş olan, 10.Mayıs.1940 tarihinde tek bir kurşun bile atmadan ülkelerini Nazi hegemonyasına terk eden Hollanda, ola ki Alman ordularına destek vererek kendilerini arkadan vurmaya kalkışan kendi ülke vatandaşları bulunsaydı ve onların bir kısmını o günün şartlarında tehcir etmiş olsa, bunun adı soykırım mı olacaktı?
Bilgisizce yapılan konuşma veya alınan kararların, gerçeklere uygun olarak ve devlet olgusuna yakışır ciddiyetle yapılmasını beklemek ve ummak hakkımızı koruyoruz.
Esen kalın.
(*) Düvel: Devlet, devletler, büyük devlet.