12 EYLÜL’ÜN ARDINDAN (1)
Yeni neslin tanımadı ama bizim gibi altmışlar, yetmişler, seksenlerin üzüntü içinde yaşadığı bir dönem, bir ihtilal. Bir ülkenin gençlerinin sağcılar solcular diye ayrılması, hatta aynı evin içinde eşlerin bile sağ sol davası gütmesi. Senin benim partim diye halkın ağzının tadının tuzunun kalmadığı bir dönem.
Bir dönem gençliğin maf oluşunu ağlayarak seyretmek, iki kardeşin birbirini öldürecek kadar gözünün dönmüş olması, hücre evlerinde sözde militanların işkencelerle konuşturulmaya çalışılması. Ve koskoca bir milletin muhalefet dahil ana parti de dahil kimseye güvenmeyerek dualarla askerin darbe yapmasına sevinmesi.
Eh artık üniversitelerde kavgalar çıkmayacak evlatlarımız dövülmeyecek öldürülmeyecek diyen anne babaların yüzlerinin gülmesi. 12 Eylül’ün hafızalarımızda kalan kısımları bunlar.
Nedir 12 Eylül bize ne getirdi darbe sonrası ne götürdü!
12 Eylül darbesi veya 1980 ihtilali, resmi isimlendirilmesiyle 12 Eylül 1980 İhtilali ya da Bayrak Harekâtı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî darbe. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in başbakan olduğu hükûmet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
2010 anayasa referandumunda, değişikliklerin kabul edilmesiyle 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve dernekler ile darbe mağduru kişiler 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Bütün suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "Millî Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 24 Kasım 1983 yılına kadar bu statüsünü sürdüren askerî cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri, Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği (A) Nürnberg Şartı ile kabul edilmiş ve tüm devletlerin kendi kanunlarında yer almasa dahi suçun oluşumu halinde takip etmek zorunda oldukları uluslararası hukukun buyruk kuralı niteliğine sahip insanlığa karşı suçlar (B) 765 Sayılı Ceza Kanunu'nun 146, 147, 153, 174, 179, 180, 181. maddeleri kapsamında, insanlığa karşı suçlar ve resen takdir edilecek suçlar nedeniyle haklarında başsavcılık tarafından ceza dava açılması ve haklarında gerekli önlemlerin alınması istemi..." ile 7 Nisan 2011 yılında ilk soruşturmayı başlattı. 4 Nisan 2012 tarihinde ise darbenin yargılanmasına başlanmıştır.
Darbenin Yapılmasına Vesile Olan Gerekçeler:
12 Eylül 1980 askerî darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi. Konya mitingi olarak da bilinen bu mitingde topluluk İstiklal Marşı sırasında yerlere oturmuş ve İstiklal Marşı'nı yuhalamıştır. Miting sırasında sürekli şeriat çağrısı yapılmış, devlet protesto edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 22 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramayarak, halkta demokratik yollarla ülkenin düzlüğe çıkamayacağı inancına yol açtı.
Ekonomik Gerekçeler:
12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı, işsizlik, kıtlık, uzun erzak kuyrukları, karaborsanın hüküm sürmesi ve işyeri anlaşmazlıkları ile beraber ekonomik sebepleri oluşturur. Aynı zamanda 1980'lere doğru tüm dünyada neoliberal bir ekonomik dönüşüm yaşanmaktaydı. Neoliberal reformları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması ve baskı ortamı gerekliydi. Amerika Birleşik Devletleri neoliberal politikaları hızlandırabilmek için dünyanın çeşitli ülkelerinde sağ hükûmetleri işbaşına geçirmek için askerî darbeleri desteklemekteydi. O dönemde Türkiye'de yükselen bir toplumsal muhalefet özellikle işçi ve öğrenci hareketleriyle kendini göstermekteydi. Fabrikalarda grevler artmıştı.
Güvenlik Sorunları:
12 Eylül öncesi ülkede ciddi bir güvenlik sorunu vardı. Yükseköğretim Kurumlarında değişik siyasi görüşler tarafından art arda basılır ve öğrencilerin üniversiteyi boykot etmeleri için baskı uygulardı. Darbe gününden bir gün önceki gazeteler Eskişehir'de kahvenin tarandığını ve bir kişinin öldüğünü, Ankara'da ev basan teröristlerin 2 kişiyi öldürdüğünü, Mersin'de sinema kuyruğunun tarandığını ve 4 kişinin öldüğünü, İstanbul, Gaziantep ve Malatya'da birer kişinin öldürüldüğünü yazar.
Hükümet Belirsizliği ve Sonuçları:
1973 Türkiye genel seçimleri sonrası tek başına parti çıkmamış, uzlaşma sonucunda Bülent Ecevit başbakanlığında kurulan 39. Türkiye Hükûmeti CHP ile MSP arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda Bülent Ecevit'in 1974 Eylül'ünde görevinden istifası ve erken seçim kararı almasıyla sona ermiş 200 günü aşan belirsizlik süreci sonrası görevine devam eden hükûmetle 1977 Türkiye genel seçimlerine gidilmiş ancak tek başına hükûmet çıkmaması üzerinde Çankaya hükûmeti olarak bilinen Ecevit Başbakanlığındaki 40. Türkiye Hükûmeti görevine devam etmiş, 21 Haziran - 21 Temmuz 1977 tarihleri arasında görev yapabilmiş TBMM'de güvenoyu alamayan Ecevit istifa etmiş, sonrasında 41. Türkiye Hükûmeti İkinci Milliyetçi Cephe olarak bilinen Süleyman Demirel başbakanlığındaki geçici hükûmet 21 Temmuz 1977 - 5 Ocak 1978 tarihleri arasında görev yapabilmiştir.
(Devam edecek)