12 NUMARALI OTOBÜS DURAGINDAKI ZENCI..
Efendim arz edeyim; ben her gün 12 numaralı otobüs durağında otobüs beklerim. 12 numara gelince de Selimiye Mahallesinde bulunan Çiçekçi durağında inerim. Oradan da bir elli metre yürür evime girerim..
Her neyse laf orada değil..
O gün de 12 numaralı otobüs durağında bekliyorum. Mesai bitti eve gideceğim...
Ne var ki huzursuzum. Buradaki bir çok otobüs durağı gibi bizim durakta da bir belirsizlik var. Tıpkı kentsel dönüşüm yapılanmasının nereden başlayıp nerede bittiği gibi bu durağın da nereden başlayıp nerede bittiği belli değil!.. Mesela 12A otobüs de burada kalkar.
N’oluyor şimdi? Demek ki, ortada 12 ile 12A kuyrukları arasında bir karmaşa oluyor, kuyruk devamlı dalgalanıyor. Hangi kuyruğa girdin? Kuyruğun gerçekte neresindesin? Sürekli kafa karıştırıyor. Mesela 12A numaralı otobüs geldiğinde resmen kuyruk bozuluyor, arkandaki adam hoop önüne geçiyor. Kuyruk düzeni bozulunca sıraya zaman zaman kaynak yapılıyor , her kafadan bir ses çıkıyor, homurdanmalar artıyor.
Yani söylemesi ayıp kuyruğa nereden duhul olacağını iyi bilmelisin. Aksi halde önün arkan , sağın solun sobe olur, paparayı yersin. Adet olmuş işte ; kuyruğa yanaşıp adres sorma bahanesiyle kuyruğa kaynak yapma girişimleri de oluyor. Hayatın gerçeği bu..
Bu girişimler , semtimizin genellikle nezih insanları tarafından kibarca önlenmiştir.
Gerçi hamdolsun, bu durakta 12 numaralı otobüse binenler ayakta kalmıyor. Mutlaka koltuklar boş bile kalıyor. Millet caddesindeki durakta bekleyen yoğun kalabalık dahi otobüste boş koltuk bulabiliyor. Romatizması azmış , bacaklarındaki varisten muzdarip hanım teyzeler , küçük çocuklu hanımlar, beli bükülmüş bastonlu bey amcalar ayakta kalmıyorlar.
Şüphesiz bunda bizim semtin şövalye ruhlu insanlarının da payı var. Kaldı ki , semtimizdeki üniversitede okuyan genç üniversite öğrencileri de belli bir edep ve irfan seviyesi ile üniversiteye geldiklerini belli edip yerlerini derhal yaşlı bey amcalara , hanım teyzelere terk ediyorlar. Allah ana- babalarından razı olsun; güzel evlat yetiştiriyorlar.
Nerede kalmıştık?..
Tamam o gün de mesai bitmiş durakta bekliyorum. Durağın istikrarsız sistemine alıştığımdan umursamaz bir durumda bir sağa bir sola dönerek saati belirsiz otobüsümü beklemekteyim. Söylemesi ayıp kuyruğun başlarındayım. Soluma döndüm güneş gözlerimi kamaştırdı. Duraktaki bir kaç düzine gözün üzerime dikildiğini gördüm. Utandım. Açıkta bir şey mi var diye, önüme, pantolonumun fermuarına baktım. Hamdolsun fermuarım kapalıydı. Sadece kemerim düşmüştü. Otobüs direğine dönüp kemerimi sıkılaştırdım.
Tam o sırada elinde “ human” yazan bir kitabı elinde tutan hem karaderili, hem de zenci olan bir öğrenci , durağa henüz gelen 12 numaralı otobüse binmek için hamle etti. Hamle arkamdaki kısa saçlı şişman orta boylu karı koca tarafından birlikte bağırılarak bertaraf edildi. Mazlum Afrikalı genç utandı , geri çekildi.
Söylemesi ayıp ben bu hususlarda afra tafra edilmesinden son derece rahatsız olurum. Bunlara dönüp ;
-Ne var bağırıp kalp kırıyorsunuz ? Biraz nazik olunsana ! Garip adama ne bağırıyorsunuz? dedim.
Karı koca ağızlarından alev saçarak, gözlerini üzerime dikip hücum vaziyeti aldılar;
-Ne varsa geç o zaman kuyruğun arkasına ! dediler. Ben de cevaben;
-Hadi be oradan! diyerek otobüse bindim.
En son da karaderili yolcumuz bindi. Boş koltuklar olmasına rağmen oturmadı. Elindeki beyaz kaplı İngilizce kitabı okumaya devam etti. Kalbi kırılmıştı.
Bir sonraki durakta yaşlı yolcular otobüse binince yerimi yaşlı bir hanım teyzeye bıraktım. Zararı yok ben üç durak sonra inecektim zaten.