-1283 MUSTAFA KEMAL! –İÇİMİZDE!
Dünya çok devrimciler gördü, çok devrim yaşadı. Zaman için devrimlerin birçoğu ve devrimi yapanlar kendi yurttaşlarınca unutuldu, lânetlenen devrimciler bile oldu. Büyük önder ATATÜRK’ün aramızdan ayrılalı 83 yıl geçmiş olsa da, onu suikastler ile ihanetlerle yok etmeye çalışanlar da ebediyete intikalden sonra yalan ve iftiralar ile unutturacaklarını sananlar başaramadılar. Tersine yalancılar unutturmak istedikçe büyüdü, güçlendi. Çünkü haklıydı, namusluydu, aldanmıyor, aldatmıyordu. Bilimi rehber edinmiş, mert ve dürüst devrimciydi. Her geçen gün, ona ve eserlerine saldırı ve ihanet arttıkça halkımız daha büyük bir özlemle Anıtkabir’e çıkıyordu. Dünya’da örneği olmayan tek liderdi.
Milletimizin büyük çoğunluğu yıllar geçtikçe ATATÜRK’ü daha iyi anlıyor, daha çok özlüyor, sadece anlamak ve özlemek ile kalmıyor, onun devrimlerine ve ilkelerine daha çok sarılarak “Tam bağımsız ve Demokratik Türkiye” olabilmek için birlik, beraberlik içinde mücadelemiz devam etmektedir.
Her insanın kendine göre bir hayat felsefesi vardır.
Mustafa Kemal ATATÜRK yaşamın anlamını bakın nasıl anlatıyor;
"Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. “Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: “Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.” Ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü beğeniyorum, fakat şu kayıtlar içinde: Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar zavallıdır. Besbelli ki, o adam birey sıfatı ile yok olacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Anlayışlı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.
Bir insan böyle hareket ederken “Benden sonra gelecekler, acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?” diye düşünmemelidir.
Hatta en mesut olanlar hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır.”
ATATÜRK gelecek nesillerin varlığı ve şerefi için kendi sağlığını dahi hiçe saydı. Hep olumsuz koşullarda yaşayarak ömrü boyunca sağlık sorunları ile yaşadığı halde insanüstü bir cesaret ve metanet ile hem milli mücadeleyi yürüttü, hem de sağlık sorunları ile mücadele verdi.
15 yaşında sıtmaya yakalandı. Ölümden döndü. Trablusgarp’ta Derne çatışmasında gözünden yaralandı. Çatışmayı bırakmadı. 3 ay o halde direndi. Gözünden ameliyat oldu. 1915’te Conk Bayırında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının saatine isabet etmesi neticesi kurtuldu. Yaralandığını can arkadaşı Nuri CONKER’den başkasına söylemedi.
1915’te ciğerlerinden ağır hastalandı. 1918’te sol böbreğinde koli basili iltihaplanması oldu. Viyana’da 3 hafta sanatoryumda tedavi gördü. 1919’da Samsun’a gitmeden önce İspanyol gribine yakalandı. Arkadan Samsun’da 11. kez tekrar sıtmaya yakalandı. Yatıp dinlenme imkânı olmadığından ayakta geçirdi.
1920’de T.B.M.M. açıldığı günlerde tekrar böbreğinden hastalandı. 1921’de sol yanağında çıkan çıbandan operasyon geçirdi.
16 Ağustos 1921’de Sakarya Savaşı arifesinde atının ürkmesi ile attan düştü. 3 kaburga kemiği kırıldı. Nefes alamıyordu. Göğüs kafesini tahta parçaları ile sardırdı, hastanede yatmayı kabul etmedi, hasta hali ile cepheye gitti.
1922’de böbrek sancıları yine nüksedince 15 gün ilaç tedavisi gördü.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilan edildiği gün diş eti rahatsızlığına rağmen açılış konuşmasını kısa da olsa yaptı.
1923’te göğsünde ağrılar ve burnunda kanamalar başladı. Bu hastalığını doktorlardan saklamaya çalıştı.
1927’de kalp spazmı geçirdi. 1936’da karaciğer yetmezliği başladı. Bacaklarında yaralar oluştu. Burun kanamaları durdurulamıyordu.
10 Haziran 1937’de tüm mal varlığını Hazine’ye bağışladı. Hastalığının ne olduğunu tam olarak bilmese de, üzerinde mal, mülk kalmasın diye pozisyon almaya başladı.
37 Aralık 1937 yılbaşı gecesi, “Gelecek yıl aranızda olmayabilirim” diyerek giysilerini arkadaşlarına hatıra olarak hediye etti. 1938’de karaciğerde büyüme siroz başlangıcı tespit olundu. Arkasından zatürree oldu. Hastalık hızla ilerleyip kanında su birikmeye başladı.
Fransızca kitaplardan hastalığının ne olduğunu ve öleceğini öğrendi.
Mustafa Kemal ATATÜRK’e içki yüzünden siroz oldu diyen karşı devrimciler, aynı hastalıktan vefat eden hayatında hiç içki içmemiş Mehmet Akif ERSOY’dan hiç bahsetmemişlerdir.
1930 yılında Kuzey Afrika ve Ülkemizde sirozun ne kadar yaygın olduğundan da hiç bahsetmemişlerdir. Hatta günümüzde çocukların dahi siroza yakalandığından bahsedilmemektedir.
Son zamanlarını Savanora gemisinde geçirmekte iken hastalığı ağırlaştı. Karnından 3 kez su alındında biraz rahatladı. Doktorlar tarafından sıkı perhize sokulmuştu. Aşçısı Mehmet YÜCEL’e gizlice yaptırdığı fırında makarna, yediği son yemek olmuştu.
29 Ekim 1938’de Cumhuriyet Bayramı törenine katılamadı. Başucundaki Sabiha GÖKÇEN’e “Ekim ayını çıkarabilsem bile Kasım ayını çıkarabileceğimi sanmıyorum” dedi. Artık yemek yiyemiyordu. 8 Kasım günü kendisinde değildi. Başını sağa çevirerek “Aleykümselâm” dedi. Son kelimesi bu oldu.
Hasta yatağında bile devlet işlerini aksatmadan takip etti. Bir Millet yaşasın diye ve o Milletin çocuklarının geleceği için, kendini feda etti.
EN BÜYÜK TÜRK
Ölüm yıldönümlerinde, 9:05’te bütün Yurtta yapılan, Dünya’da eşi, benzeri olmayan bir dakikalık saygı duruşu ve yazarken bile tüylerimin diken, diken olduğu, gözyaşlarımı tutamadığım saygı duruşu;
Harp Okulunda yapılan yoklama;
-“1283 Mustafa Kemal !”
Hep bir ağızdan;
“İÇİMİZDE !”
Bu yoklamayı okullarda, Milli Takım Müsabakalarında ve T.B.M.M. açılış yıldönümlerinde yapsak;
- “Mustafa Kemal ATATÜRK !”
- “BURADA !”
EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK HER YERDE OLMALIDIR.
Yetkililerin takdirlerine arz olunur.
ATATÜRK KİMDİR ?
“O, Kahraman bir askerdir.”
“O, bir teşkilatçıdır.”
“O, bir devletin istikbalini düşünen başkomutandır.”
“O, bir ıslahatçıdır.”
“O, bir rehberdir.”
WINSTON CHURCHILL GÖZÜNDEN ATATÜRK
"Harpte, Türkiye’yi kurtaran ve harpten sonra da yeni bir Türkiye canlandıran ATATÜRK’ün ölümü, sadece kendi ülkesi için değil, Avrupa’nın da büyük kaybıdır. Ülkesindeki tüm sınıflara dahil insanların onun ardından döktükleri samimi gözyaşları bu büyük kahramanın ve modern Türkiye’nin Ata’sına beslenen sevgi ve şükran ifadesinden başka bir şey değildir.”
[Winston CHURCHILL; İngiltere Başbakanı]
Sağlıcakla kalın.