15 TEMMUZ'DA BİR MİLLETİN DESTANI
Sevgili okurlarım, bu benim Yenigün Gazetesindeki 35. Haftam ve hiç ara vermeden yazdığım
için dolayısı ile 35’ci köşe yazım olmuş oluyor. Ancak şunu belirtmeliyim ki; benim için içi de, dışı da
duygu dolu bir yazı olacak. Sizler için bu hafta “hem kendi yaşamımdan örneklerle, hem de
Milletimizin feraseti, duruşu noktasında” bir yazı kaleme almaya çalışacağım. Geçen sene de bugün
olduğu gibi 15 Temmuz yine Cumartesi’ye denk geliyordu. Yazlığıma geçmemiş, eğlenceye gitmemiş
evimde oturuyordum. Sanki bir şeyler olacakmışçasına içimde bir kasvet vardı. Televizyona bakarken
bir elimde ki telefona bakıyordum ve önce twitter da DARBE OLDU! Twitlerini görmeye başladım.
Hemen ardından bir telefon geldi ve arkadaşım darbe olduğunu söyledi.
Olamaz böyle bir şey dedim. Başta ne yalan söyleyeyim hiç inanmadım ve şaka gibi geldi. Çünkü
gelmiş olduğumuz bu bilişim çağında olacak şey değildi. Darbeler özellikle benim jenerasyonumdaki
insanlara çok olması mümkün gelmeyen bir meseleydi. İnanılmaz bir durumdu, sanki bir rüya veya bir
filimin içinde gibi. Derken, televizyona sarıldım hemen, iktidar partisinin İstanbul il başkanı biz il
binamızdayız. Gelsin alsınlar diyor. İşte o anda içimden bir şey koptu.
Dedim ki 1 dk ne diyor bu adam? Ne oluyor bu ülke de? Aklıma geçmişte ki darbeler geldi,
yaşanan facialar, evlerinden alınıp kaybolan insanlar, ekonomik kriz, ülkenin geri gitmesi yada
duraksama süreçlerine girmesi geldi.
Dur dedim, darbe, darbeciler DURUN! Hükümeti severiz, sevmeyiz ama bu işin yolu bu değil.
Darbe, silah, zorbalık olamaz ve kabul edilemez bir şey. Derken, Cumhurbaşkanı tam da izlediğim
televizyon kanalına çıktı, cep telefonu ile yayına bağlandı ve dedi ki darbe girişimine kalkışanlar
sokağa çıkmayın diyor, yok öyle bir şey çıkın sokağa dedi. Bir bildiği vardır demeye kalmadı ki, eve çok
yakın mesafeden jetler geçmeye başladı sonrasında, TRT de bir bayanın eski darbeler de ki gibi
konuşma yaptığı haberi geldi. Sokağa mı çıksam? Ne oluyor bitiyor diye televizyona, internete mi
baksam? İkileminde kaldım. Sonra dedim ki, baksam ne olacak ki, Cumhurbaşkanı çıkın dedi, bir
bildiği vardır, aldım yanıma cep telefonumu, powerbankımı (taşınabilir şarj aleti), düştüm yollara.
Nasıl olsa, cep telefonu ile sosyal medya, mesajlaşma bir şekilde haber alırım dedim.
Mecidiyeköy meydana doğru çıkarken, bir haber aldım ki beynimden aşağıya kaynar sular aktı,
oturduğum bölgede bir sucu şehit edilmiş. Şok olmuş vaziyette bir yandan yürüyorum, bir yandan da
elimde telefon sosyal medyadayım. İnanılmaz bir şey halkın, üstüne silahlarla ateş ediliyor, tanklarla
arabalar eziliyor, savaş uçakları üstümüzden geçiyor. Siz benim ne vaziyette olduğumu anlayabiliyor
musunuz ? Gecenin ilerleyen saatlerindeyiz ve ben şunu gördüm başta Milletin başına gelen kabus,
yani darbe girişimi sanki bir yönü ile bastırılmaya başlamıştı. O dakika da aldığım haberler
neticesinde, şu bilgi tarafıma geldi sadece bizlerin bulunduğu lokasyonda değil darbe girişiminin
olduğu her yerde ama her yerde vatandaşlarımız canını siper etmiş vaziyette bu girişimi engellemeye
çalışıyormuş. Kimileri gazi olmuş, kimileri şehit olmuş. Ama bu millet bu girişime karşı tek yürek
olmuş. Olmuş hem de öyle bir tek yürek olmuş ki, sabah kalktığımız zaman aslında bu milletin bir
Destan Yazdığını daha iyi anlamış olduk. Biz ne Avrupa, ne Ortadoğu da ki diğer ülkeler gibiydik.
Şuurlu bir halktık, haksızlığa karşı tek yürek olup, ona karşı gelmeyi biliriz ve bildik. 15 Temmuz’da da
Türk Milletinin Bir Destanı daha yazılmış oldu.
Değerli okurlarım, hükümetten dilediğiniz kadar nefret etme hürriyetiniz var. Bu ülke de
demokrasi var. Ancak, hiçbir zaman darbelere gönülden bile onay vermemek gerekir. Çünkü darbe bir
hükümete değil, bir ülkeye ve hatta bir Milletin ta kendisine yapılıyor. Hamd olsun, milletimizin
destanı ile bugün özgürce yaşamaya devam ediyoruz. Allah(c.c.) bu milleti korusun diyorum ve sizleri
bir daha böyle şeyler yaşamamak dileği ile gelecek hafta görünceye dek Allah(c.c.)’a emanet
ediyorum.