3 GÜNLÜK DÜNYANIN KUZULARI..
Büyük kentlerin dışına, kırlara, köylere, yeşil alanlara yolu düşenler, mevsimine denk gelirse, kuzu sesleriyle duygularının coştuğunu hissederler…
Sevimli kuzular hepimizi büyüler. Anlık duygulara kapılırsak kuzular hepimizi büyüler. Anlık duygulara kapılırsak kuzulardan keyif alır, sevinç ve mutluluk içinde kalırız. Ancak düşünce modellerimizde bir sapma olurda, “bu kuzuyu nasıl iştahla yiyebiliriz?” niyetine girersek yüz ifadelerimizde bir değişiklik görülür. Bu amaca ulaşmak için gerekli adımları atarsanız, kuzunun sizi algılama tepkisiyle karşılaşabilirsiniz. Her canlı evrensel bir mekanizmanın iletişim reflekslerine sahiptir. Yalancı, madrabaz, dolandırıcı insanlar, kendilerine inanılmasını kolaylaştırmak için “kuzu” postuna bürünürler. Özel bir koşulda kuzulaşarak aldatıcı konuma geçmek istiyorsanız, bu yöntemleri deneyebilirsiniz.
Sizi dost canlısı, sevimli, sempatik, akıllı, dengeli bir yüze sahip olarak düşünenler, kendilerini güvende hissederler. Hayal kırıklığı belirtisi taşımazlar. Kızgınlıktan köpürmeye kadar değişen bir yapıya sahip olanlar bile kuzu postundaki görüntünüzden ürkmezler.
Ayaklarımızı bastığımız ve üzerinde durduğumuz yerküre, her canlı için gelip, geçici bir mekandır.
Yaşam bir “sabun köpüğünden” daha kısadır. Bu bakımdan, dilimize yerleşmiş olan “Bir varmış, bir yokmuş” deyişi yaşadığımız dünyanın öz tarifidir.
Tabii ki, yaşama sınırsız kin, ihtiras, ihanet, gaddarlık ve vahşet yükleyen insanlık dışı duygular da, bu dünyanın yazgısındır. Şimdi sözü, halk ozanımız Aşık Veysel’e bırakalım:
“Dünya güzeldi tadı kalmadı,
İnsanın edebi, udu kalmadı,
Günahın sevabın adı kalmadı,
Hakikate giden iz belli değil..”
Bugün toplumumuzda bireyler, ani tepkilere karşı kendilerine bir koruma duvarı örme telaşı içindedirler. Kentlerde özel güvenliklerle evlerin korunma altına alınma istekleri çoğalmaktadır. Televizyon haberlerine göre, özel güvenlik sayısı 50 bin gibi bir rakam oluşturmaktadır. Korunsalar da korunmasalar da kadın cinayetleri, çocuklara tecavüz olayları, gene listenin başındadır. Bu nedenlerle risklere sahip büyük “zorlukların insanları” sakin ve huzurlu bir yaşam ortamı bulunmamaktadır. Kararlı, sakin ve serinkanlı davranışlarda, karşılarına çıkan “kuzu postu”ndaki insanların, karınlarının boşluklarında barındırdıkları “canavar”, göremeyeceklerdir..
İşte, toplum analizcilerinin farkına varamadıkları asıl tehlikeyi, kimlerin yaydığını göstermeye çalıştık. Davranış ölçülerinden, insanın yaradılış karakterini çözemezsiniz.. Kuzuları gözünüzün önüne getiriniz. Niyetiniz bozuksa, alışılmışın dışındaki yollarda korkunç eylemlerinizle hep şaşırtıcı olacaksınız..
Her sorunun bir çözüm yolunun açık bulunduğunu hatırlatırız.. Karakter analizcileri bilim insanlarımıza sesleniyoruz:
Lütfen, suç işleyen hasarlı beyinli insanların aile ocaklarını, veya köklerini bularak gidiniz, araştırma yapınız. Kendilerinizi bu konuya adayınız.. Ve, asıl önemlisi, her gittiğiniz aile ocaklarına, beraberinizde bir sevimli kuzuyu götürmeyi ihmal etmeyiniz. Genellikle, anaların-babaların “kuzuya” bakış tarzlarını inceleyiniz. Gözler ruhun aynası olduğuna göre, bu deneyimlerden “sevginin” dozunu keşfetmiş olursunuz..
BİR ATASÖZÜ: “Nasıl kafa sayısı kadar düşünce çeşidi varsa, kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır.” (Tolstoy)