ZAFER BENGİ

ZAFER BENGİ

3 Mart’ın bendeki anlamı...

Eminim tüm okuyucularım benim, BJK’li olduğumu biliyordur...

Ben, rahmetli Süleyman Seba’nın başkanlığının ilk yıllarında renk aşığı olduğum, semtinde, ilçesinde oturduğum BJK’ye üye olmuştum...

BJK’nin aynı zamanda Divan Kurulu Üyesi’yim...

Genel Kurullarda son yıllarda bir numaralı sandıkta oy kullanıyorum...

Çünkü, şu anda yaşayan en yaşlı ve en eski üyelerinden biriyim...

Ancak, hemen şunu belirteyim...

Fanatik değilim...

Haksızlığa, çıkar uğruna hiçbir şeye göz yummam...

Kulüplerin kardeşlikler, toplumları birleştiren kuruluşlar olması gerektiğine inanırım...

3 Mart 1903 tarihinde kurulan BJK, bugün 119. yılını idrak ediyor...

Tüm BJK’lilerin bugünü hatırlamasını isterim...

Kulüp ayrımı yapmadan...

***

Birçok BJK’li kulübün kuruluşundaki adının “Bereket Jimnastik Kulübü” olduğunu bilmez...

İlk kurucuları Çerkez kökenli olduğundan, kendi dillerinde “Berekhetiqo”un da anlamının “Bereket” olduğu için “Bereket Jimnastik Kulübü” adını aldığını bilen kişi de azdır.

Sonraki yıllarda, 26 Ocak1911’de Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey’in teşvikiyle “Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü” adıyla tescil edilen ilk Türk spor kulübü oldu...

Türkiye futbolunda 1959'dan sonra şampiyon olma başarısı gösteren 6 kulüpten biri olan BJK’nin 2 Onursal Başkanı vardır...

Biri Hakkı Yeten, diğeri Süleyman Seba... Rahmetli Yeten 79 yaşında, efsane başkan rahmetli Seba 88 yaşında arkalarında önemli hizmetler bırakarak hakka yürüdüler...

BJK’mizi bu kadar anmamız, hatırlatmamız yeter herhalde...

***

Covid-19” denen illetin, tüm dünyamıza, ülkemize maddi ve bedensel zararları ortada...

Bu tür salgınlarla baş etmek kolay değil...

Ancak, bu salgının arkasına sığınarak, gerekçe aramak da ekonomik ve sosyal açıdan çok da doğru değil...

Bizim yaşadıklarımızı tüm dünya yaşıyor elbette...

Ancak, birçok gelişmiş ülke, vatandaşları için fedakarlıklarda bulunuyor...

Biz ise, bu konuda yaya kaldık bence...

Küme düşe düşe sıralamalarda en altlarda yer almaya başladık!

Bu sarmaldan kurtulmak da o kadar kolay değil...

İnancım odur ki, bu çileyi iktidar değişse de bir süre daha çekeceğiz...

Yeter ki demorilize olmayalım...

Yeter ki ümitsizliğe düşmeyelim...

Bu ülkenin kaynakları çok zengindir...

Özellikle bugün “boşta gezen” de olsa, gençlerimiz zımba gibi...

Özellikle çilekeş halkıyla...

İktidarlar, böyle bir ülkede siyasi mücadele verdikleri için çok şanslılar...

Tek unuttukları, bu halkın sevgisinin de soğumasının da çok köşeli olduğu...

İktidara talip olanlara sesleniyorum: 

Çözüm odaklı olun ve formüllerinizi birer birer açıklayarak, halkı aydınlatın!

Yalansız, dolansız...

Unutmayın, kül yutmuyoruz!

<