ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI...
İnanmazsınız ; bugün bu akşam Kadıköy-Üsküdar seferini yapan 12 nolu otobüste yanıma “Gölpınarlı” oturdu.
Bu nurani yüzlü zat, Milli Şef döneminde TCK 141/3 ‘den komünistlik suçlamasıyla on ay hapis yatmıştı... Melamiliğin Caferi tarikatından; elinde baston; başında bere ,berenin üzerinde bir fitil , ak sakallı, nurani yüzlü zat...
Uzun yıllar bekâr kaldıktan sonra evlenip bir yıl sonra boşanan,buna karşılık on üç yıl nafaka ödeyip “Bir daha da evlenmeye niyetim yok!” demişti....
Gözlüğünü buğulanmış gördüm ... İzin verse gömleğinin ucuyla camlarını silip, iade edeceğim.
Edep ve terbiyeme uymaz diye teklif dahi edemedim.
Fuad Köprülü’nün gözde talebelerinden , Melâmilik ve Melâmiler kitabının yazarı, Mevlana ve Yunus Emre aşığı, onlarca bilimsel kaynak eserin sahibi...
Namaz kılarken secdede başını koyduğu Necef taşını gözyaşı ile ıslatır. Mevlana’dan söz ederken ağlayan; hocası Ömer Ferit Kam'ın kendisine ‘Mevlana’ diye hitap ettiği adam...
12 numaralı indirimli halk otobüsü yoldaki engebeler düşe kalka ilerlerken biz halktan kişiler etrafa savrulmamak için bütün gücümüzle demirlere sarılmışız.
Kadıköy istikametine doğru seyir halindeyken Ahmediye mıntıkasında bir kısım halk arasında bir damgalanma oldu. Üstad başını pencereden yana uzatıp bir şeyler mırıldandı.
Doğrusu ne dedi anlayamadım. Zaten arızalıyım; kulağım ağır işitiyor. Yanlış bir cevap vermektense diye başımı yere eğmekle yetindim. Bu arada tütün isinden sararmış ak sakalını fark ettim.
Otobüs gide gide Ahmediye, Doğancılar, Paşakapısı derken Çiçekçi durağına geldi. Soluma Küçük Çiçekçi Camiini , sağıma Karacaahmet'i alarak otobüsten indim. Üstad da inip aşağıya doğru , Harem’e doğru sarktı.
Ardından koştum. Durdurup soracaktım;
-Üstad sen ölmemiş miydin? Sen Abdülbaki Gölpınarlı değil misin? Sen 1982’de ölmüş , Üsküdar’da Seyitahmet deresindeki Şii Mezarlığı’na gömülmemiş miydin?.
Harem'e inen sokak ıssızdı. Sokağa sapan adam buhar olup uçmuştu.
Hikayeci arkadaşım Necati Güngör buna tanıktır. Konağının önünde durmuştuk ruhuna Fatiha okumuştuk... Kırmızı aşılı konak, çıkmaz sokakta yapayalnız karşı kıyıları seyrediyor, karşıda , Ayasofya,Topkapı, Sarayburnu , Galata kulesi gün batımı içinde erim erim eriyordu...