KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

ADA VAPURU YANDAN ÇARKLI

Yazdan kalma bir şubat günü diye mi başlasam yazıya. Ya da kışın ortasında bahar sürprizi mi desem ve de yahut erken gelen bahar mı deyiversem. Her ne ise geçtiğimiz hafta böyle bir günde Adalı bir dosttan “öğle rakısı” teklifi geldi.

Kaçar mı? Hiç düşünmeden “evet” dedik. Yolum Büyükada’ya düştü. Dostlarla buluştuk…

Bizim dönemin Hürriyet çalışanları bir araya geldik…

Sizlerin de tanıdığına emin olduğum, foto muhabirleri, muhabirler, yazı işleri müdürleri. Oturduğumuz yerden 1980’lere yolculuk ettik.

Kimleri anmadık kimlerin kulaklarını çınlatmadık ki… Bunlara girersem bitmez bu yazı. Ancak beni etkileyen ne oldu biliyor musunuz? “Zaman-Bölge Efekti”…

Şimdi siz nereden çıktı bu diye düşüneceksiniz ve yazının sonunda Ada muhabbetinden uzandığım politikacı portresine şaşıp kalacaksınız. Ancak ben etkilendim. Uzun uçak yolculuklarından yolcular etkilenir ya bendeniz de kısa vapur yolculuğundan etkilendim arkadaşlar…

Etkiyi doğurun da “Zaman-Bölge Efekti”

Araştırmalardan çıkan sonuçlara göre gezisi biten yolcuların yeni yerel zamana alışabilmesi için üç-beş gün geçmesi gerekiyor. Bu zaman 13 güne kadar da çıkabiliyor.

Deneyler gösteriyor ki, batı yönüne yapılan uçuşun yıkıcı yorucu etkileri doğu yönüne yapılan uçmaya göre daha ağır olmakta…

Uzmanların görüşüne göre 13 güne kadar uzayabilen uçuş kötü etkileri nedeniyle, bu süre içinde önemli kararlar vermekten kaçınmak gerekiyor.

Oysa bir de sorumlu devlet adamlarına bakınız…

Bu sakıncaları, hiç önemsemiyorlar. Uzun yolculuklardan sonra , neden her zamankinden daha çok saçmaladıkları, böyle anlaşılıyor.

Anlatmak istediğim şu ki arkadaşlar bir ada gezisinin ardına sığınmış masum bir politikacı portresi çizmem politika yazmayacağım anlamına gelmiyor. Politika yazarken de “hedef” göstermeyeceğim ortaya çıkıyor değil mi?

Bu kadar ciddiyet yeter haftayı tebessümle kapayalım…

Dünya mizahında delilik fıkraları politika fıkralarından daha az yer kaplar…

John Taylor 1635 yılında “Su şiirleri” kitabında anlatır:

“Deli uyurken nasıl göründüğünü görebilmek için aynanın karşısına geçip gözlerini kapatıyordu.”

Ancak daha önce aynı espriyi Fransız E.Tabourot da, Burgonyalı deli Gaulord’a mal ederek yayınlamıştı…

Çağdaş deli fıkralarına bir örnek şöyle:

İki deli bir saat kadar çalışan bir çamaşır makinesinin saydam penceresini seyrediyorlar. Sonra biri ötekine diyor ki:

“Yürü gidelim yahu bu yalnız birinci programı gösteriyor.”

Laf aramızda, bizim bazı televizyon kanallarını seyretselerdi aynı kanıya varacaklardı…

İyi hafta sonları dileklerimle efendim…

 

<