RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Ağızları kapatmak


Ağızlar öncelikle konuşmak içindir. Ağzını kapat, ağzından bal akıyor, Ağzından kazurat akıyor, gibi deyimlerimiz var. Hiç biri yemekle ilgili değildir. Ama boğaz yemekle ilgili olarak deyimlerimizde yer alır. Can boğazdan gelir gibi. Halbuki yemek boğaza gidinceye kadar ağızda sayısız ameliyeye muhatap olduktan sonra boğaza gönderilir. Fakat  nasıl olmuşsa olmuş, yemekle ilgili birinci terim, daha sonra da deyimde yer alamamış ağız. Ama aynı ağız konuşmakla ilgili olarak hem terim olmuş hem de deyimlerde yer almış. Ağzı kapatmanın bir yolu da ağza bir parmak bal sürmektir yine de.

Xxxx

Asayiş olaylarının haberlerini izlerken ya da bizzat kendilerini seyrederken sıklıkla görülen bir manzara vardır. Asayiş polisleri zanlının ağzını kapatırlar. Asayiş olaylarına katılan, asayiş olaylarının birinci kişisi olanlar, iki kollarından yakalanıp, polis otosuna bindirilirken bile halka, oradakilere bir şeyler söylemek, bir şeyler duyurmak için bağıra-çağıra bazı cümleler kurmaya çalışırlar. Ama onları kollarından yakalamış olan polisler o zanlıların ağızlarını kapatmaya çalışırlar. Bir şey söylemesin diye ağızlarını kapatmak için fazladan emek verirler. Asayiş olaylarında da ağız konuşma organıdır, yeme organı değildir.

Xxxx

Sanal medya denilen Face’i kullanmaktayım. Kimler kimlerle ne paylaşıyor diye bakıyorum. Bana çok ters gelen bir şey varsa, bir şeyler ilave etmek için bilgi dağarcıklarına, bazı yorumlar yazıyorum. Yorumlarım işe yarar olsun istiyorum. ‘Durun kalabalıklar, bu gittiğiniz yol çıkmaz sokak’ demek istiyorum. Ama bir bakıyorum, o yorumuma cevap vererek, konunun daha iyi anlaşılması için bir şeyler yazmasını beklediğim insanlar ya bana küsüyor, ya yorumumu siliyor, ya da beni sayfasından atıyor.
Bir korumacılık almış başını gidiyor. Efendim benim yorumumun hedef aldığı kişinin hayranları varmış, o hayran kitlesinin istinat noktalarını sarsarmış. İyi ama zaten ben, tavrın, edanın, duruşun ve gidişin yanlışlığını anlatıyorum. Elbette hayran kitlesi, hayran olduğu kişinin yanlışlarını da fark etmeli. Hayır, hemen bir korumacı benim yorumumu yok ediyor.
O zaman kendimi, polislerin arasında bir şeyler söylemek isterken ağzı kapatılan insana benzetiyorum.

Xxxx

Bir gidiş var. Bir duruş var toplumun kabul ettiği. Ama bu duruş ve gidiş yüzyıllardır sürüyor. Neticeleri hüsran, karmaşa, kavramların içini boşaltan bir gidiş. Ben buna isyan ediyorum ve başka türlü düşünülmesini salık veriyorum. Hayır, veremiyorum. Hemen birileri ağzımı kapatıyor. Çıkmaz sokakta yürüyüşü sürüyor toplumun.
Hayran olunan kişilerin yanlışları doğru olarak benimseniyor hayranlarınca. Bir başka pencereden bakmak ihmal ediliyor her zaman. Bir başka pencerenin olabileceği bile akla gelmiyor, getirilmiyor. O zaman makus talih içinde hayat tüketiliyor. 
Maddi kazanç elde etmek için yapılan işlerde bir iki gün, on gün, bir ay, bir yıl, işin türüne göre bir süre beklenir ve maddi kazanç elde edilemiyorsa o iş bırakılır. Manevi alanda, tinsel alanda, zihni alanda, maneviyatta, mukaddesatta zarar içinde zararlar yaşandığı halde tavır ve edalar bir türlü değiştirilmiyor, değiştirilmesi teklif bile edilemiyor.

Xxxx

Mevcut hali beğenen ve o mevcut halden beslenenler bir acaip korumacılık görevini üstleniyorlar. ‘Efendim o kişi çevresinde çok muhterem biliniyor, hayranları da var, yanlışlarını söylemek doğru değil’ deniliyor.
İyi de o yanlışlar her geçen gün daha çok yayılıyor, kanıksanıyor, benimseniyor. Olsun, mevcut durum sarsılmasın, çünki sarsılırsa bizim de tezgeahımız zarar görecek diye ürküyorlar.

Xxxx
Ya hu bir kişi de doğruları söylesin. Hükümetten, belediyeden, devletten bir beklentim yok. Kaybedecek makamım, mevkiim yok. Ben de doğruları söylemezsem, kim söyleyecek? Hayır söylemeyeceksin. Seni istenmeyen adam ilan ederler, adını muhalif koyarlar, herkes iktidardan menfaatleri zarar görmesin diye muhalif bilinende uzak dururlar. Böylece polislerin ağzını kapatmaya çalıştığı asayiş zanlısı durumuna düşürürler adamı.
Evet, kendimi polislerin ağzını kapatmaya uğraştığı kişi gibi hissediyorum kendimi.

<