CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

AH ŞU MİDEM !

Değerli arkadaşım, usta gazeteci  Sayın Engin Köklüçınar ilk yerli otomobilimizin tanıtımı vesilesiyle düzenlenen programı seyrederken ;

-Memlekette yapılan   güzel işleri görünce bir  Türk olarak bundan gurur duyuyor, beğeniyor, takdir ediyorum. Sevinçten ağlıyorum. 

İktidarın beceriksiz muhalefete laf yetiştirme çabasını ise,  gereksiz ve  zararlı buluyorum, dedi.

Sayın Cumhurbaşkanımızın beğenilsin, beğenilmesin, tek başına  sarf ettiği  performans, dava arkadaşlarının kendisine mal edilen  yanlışları, suistimalleri, ihanetleri onu yormuş, yıpratmıştı.  O akşam olunca   çarpışa çarpışa  geri çekilirken onu düşmanın okları değil,  dostun attığı güllerin  dikenleri yaralamıştı. 

Televizyon ekranına düşen görüntüsü omuzları düşmüş, ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamamış ,  yüzünde bet beniz kalmamış yorgun bir adamın görüntüsüydü.

Şimdi, eğri oturup doğru konuşmanın zamanıdır.  Cumhurbaşkanımızın gözlerden uzak bir hayatı yok. Aslında özel bir hayatı yok. Karısı, çoluk çocuğuyla toplumun içinde. Sabah herkes işinin başında. 

Onu bütün gün yabancı bir devlet adamını ağırlarken, yabancı ülkeleri ziyaret ederken, Cumaları cami kapısında halkla sohbet ederken görüyoruz. Onu yatırım açılışlarında , temel atma törenlerinde görüyoruz. Yanında gene çoluk çocuğunu görüyoruz.

Mazbut bir aile hayatı var.

Liderin fikri  ile zikri yüzde yüz olmasa da  yüzde  doksan dokuz uyum içinde. Yüzde birini  ise siyaset payı olarak kabul ediyorum. 

Bunca müşkilata , bunca mihnete dayanma gücünü nereden alıyor , derseniz  “halka hizmet Hakka hizmettir” anlayışından alıyor. Bizler zahiren bunu böyle bilir, böyle söyleriz. Gaybı, hakikati ise Allah bilir. 

Gelmiş geçmiş bütün siyasetçiler içinde  bu kadar dirayetlisine, çalışkanına, tutarlısına, halka bu kadar yakın olanına, paragözlü yabancı siyasetçilere  böylesine posta koyanına şahsen  rastlamadım.

Yiğidi öldür ama hakkını yeme, derler. Biz de hakkı yemeyelim. 

Muhalefet tepinip duruyor; Hırsız var!  Çaldı ! Soydu !

Soruyorsunuz; Gördünüz mü ? Kim, nerede, nasıl, ne zaman çalmış?  deyince muhalefet  mahalleyi kaynak gösteriyor. Mahalle ; biz de görmedik  ama öyle diyorlar, diyor..

Yalan ve iftira çok büyük günahtır...

Nerede kalmıştık? 

Televizyonda yayınlanan Türkiye’nin ilk yerli otomobilinin tanıtım  sunumu çeşitli renk ışık oyunları ve oluşan sisler sebebiyle  uzadıkça uzamışdı. Biz de bir kaç bardak çay içimi arası lafın belini kırmıştık. 

Beş ortaklı girişim gurubu uzunlu kısalı bazı konuşmalar yaptı. Programa  katılanlardan R.  Hisarcıklıoğlu  sahada yaptığı uzun konuşmasında sanki  ;

-Ben yaptım ben, der gibiydi. 

Sonunda  Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasını yaptı. Rüyalarından birinin gerçekleştiğini söyledi ve muhalefete “ hadi bunu da beğenmeyin" siteminde bulundu. 

Otomobilimizin tasarımı hariç tamamı  yerli kaynaklarımız kullanılarak yapıldı. Türk mühendis ve teknik adamları emek verdi. Elektrikli . Seri üretime 2022 yılında geçilecek. 

Uzun zamandır söylentisi dolaşan yerli otomobil üzerindeki sisler dağıldı. Kaç zamandır, hayallerimizi süsleyen ,rüyalarımızda ters köşe  yapan  araçlar çıplak gözle görünür oldu. Sahnede tur atmadılar ama, fırıl fırıl döndürüldüler. 

 Sayın Cumhurbaşkanı ani bir hareketle araçlardan birini durdurup direksiyonun başına geçti ve bir miktar sürüş yaptı. Performansını beğendi. Misafirlerin cümlesi de arabayı alkışlarla belirttiler. 

Arabaların markası konusunda bir fikrimiz olmadı . Açılışa davet edilmeyen bir gazeteci sütununda ,sevinç gösterisinde  bulunan bir kısım masum halka; “Ahmaklar” deme cüretini gösterdi. Ona göre Avrupa , Mercedes gibi malları dururken  neden bizim malı  kıskanacaktı ki !  Avrupa böyle şeylere doymuştu !  

Şahsen ben de açılışa çağrılı değildim. Çağrılsam da gidemezdim. Griptim.  Öyle toplantı meraklısı da değilim.  Önemli değil ben arada takılıp gidiyorum. Bu kendini gazeteci sanan şahsa verilecek en güzel karşılık ise , meslek erbabından   verilecek destekli bir Osmanlı cevabı olurdu. 

Akşam olunca ardımda yabani  güvercinleri bulgurla besleyen arkadaşımı, fedakâr  çalışma arkadaşlarını  bıraktım. Onlar tekeden süt çıkarmak olaydan anlamlı bir manşet çıkarmak zorundaydılar.

Fikrimi sorarsanız bu arabada bulunacak kusur kadı kızında bile bulunur. Ben pencereleri evimin pencereleri gibi büyük içinin salonum kadar geniş olsun, desem ayıp olur mu ? 

Param olsa ben de sipariş verirdim. Gene de umudumuzu kırmayalım.  2022 yılına kadar iki yıl var. Allah nasip eder de o günü görürsek bizim de elektrikli arabamız olur.  

Gelelim asıl meseleye; unuttum söylemeyi ; Halkı yeni asgari ücret sınırında açlıktan karnına taş bağlamış  inim inlerken görmüşler. Halk  hükümet büyüklerine müteveccihen verdiği demeçte ; 

-Birader onca parayı kanal İstanbul'a aktaracağınıza biraz da cebimize aktarın.  Önceliğiniz “Kanal İstanbul”  değil “ insan" olsun, diyor.

Ben de satır arasını okudum . Sözlerini şöyle tefsir ettim: Ah şu karın boşluğumda  midem , viran olası hanede çoluk çocuk  olmasaydı , birbirimize gül atmazdık ki dikeni batsın ...

<