AH ŞU MİDEM !
Değerli arkadaşım, usta gazeteci Sayın Engin Köklüçınar ilk yerli otomobilimizin tanıtımı vesilesiyle düzenlenen programı seyrederken ;
-Memlekette yapılan güzel işleri görünce bir Türk olarak bundan gurur duyuyor, beğeniyor, takdir ediyorum. Sevinçten ağlıyorum.
İktidarın beceriksiz muhalefete laf yetiştirme çabasını ise, gereksiz ve zararlı buluyorum, dedi.
Sayın Cumhurbaşkanımızın beğenilsin, beğenilmesin, tek başına sarf ettiği performans, dava arkadaşlarının kendisine mal edilen yanlışları, suistimalleri, ihanetleri onu yormuş, yıpratmıştı. O akşam olunca çarpışa çarpışa geri çekilirken onu düşmanın okları değil, dostun attığı güllerin dikenleri yaralamıştı.
Televizyon ekranına düşen görüntüsü omuzları düşmüş, ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamamış , yüzünde bet beniz kalmamış yorgun bir adamın görüntüsüydü.
Şimdi, eğri oturup doğru konuşmanın zamanıdır. Cumhurbaşkanımızın gözlerden uzak bir hayatı yok. Aslında özel bir hayatı yok. Karısı, çoluk çocuğuyla toplumun içinde. Sabah herkes işinin başında.
Onu bütün gün yabancı bir devlet adamını ağırlarken, yabancı ülkeleri ziyaret ederken, Cumaları cami kapısında halkla sohbet ederken görüyoruz. Onu yatırım açılışlarında , temel atma törenlerinde görüyoruz. Yanında gene çoluk çocuğunu görüyoruz.
Mazbut bir aile hayatı var.
Liderin fikri ile zikri yüzde yüz olmasa da yüzde doksan dokuz uyum içinde. Yüzde birini ise siyaset payı olarak kabul ediyorum.
Bunca müşkilata , bunca mihnete dayanma gücünü nereden alıyor , derseniz “halka hizmet Hakka hizmettir” anlayışından alıyor. Bizler zahiren bunu böyle bilir, böyle söyleriz. Gaybı, hakikati ise Allah bilir.
Gelmiş geçmiş bütün siyasetçiler içinde bu kadar dirayetlisine, çalışkanına, tutarlısına, halka bu kadar yakın olanına, paragözlü yabancı siyasetçilere böylesine posta koyanına şahsen rastlamadım.
Yiğidi öldür ama hakkını yeme, derler. Biz de hakkı yemeyelim.
Muhalefet tepinip duruyor; Hırsız var! Çaldı ! Soydu !
Soruyorsunuz; Gördünüz mü ? Kim, nerede, nasıl, ne zaman çalmış? deyince muhalefet mahalleyi kaynak gösteriyor. Mahalle ; biz de görmedik ama öyle diyorlar, diyor..
Yalan ve iftira çok büyük günahtır...
Nerede kalmıştık?
Televizyonda yayınlanan Türkiye’nin ilk yerli otomobilinin tanıtım sunumu çeşitli renk ışık oyunları ve oluşan sisler sebebiyle uzadıkça uzamışdı. Biz de bir kaç bardak çay içimi arası lafın belini kırmıştık.
Beş ortaklı girişim gurubu uzunlu kısalı bazı konuşmalar yaptı. Programa katılanlardan R. Hisarcıklıoğlu sahada yaptığı uzun konuşmasında sanki ;
-Ben yaptım ben, der gibiydi.
Sonunda Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasını yaptı. Rüyalarından birinin gerçekleştiğini söyledi ve muhalefete “ hadi bunu da beğenmeyin" siteminde bulundu.
Otomobilimizin tasarımı hariç tamamı yerli kaynaklarımız kullanılarak yapıldı. Türk mühendis ve teknik adamları emek verdi. Elektrikli . Seri üretime 2022 yılında geçilecek.
Uzun zamandır söylentisi dolaşan yerli otomobil üzerindeki sisler dağıldı. Kaç zamandır, hayallerimizi süsleyen ,rüyalarımızda ters köşe yapan araçlar çıplak gözle görünür oldu. Sahnede tur atmadılar ama, fırıl fırıl döndürüldüler.
Sayın Cumhurbaşkanı ani bir hareketle araçlardan birini durdurup direksiyonun başına geçti ve bir miktar sürüş yaptı. Performansını beğendi. Misafirlerin cümlesi de arabayı alkışlarla belirttiler.
Arabaların markası konusunda bir fikrimiz olmadı . Açılışa davet edilmeyen bir gazeteci sütununda ,sevinç gösterisinde bulunan bir kısım masum halka; “Ahmaklar” deme cüretini gösterdi. Ona göre Avrupa , Mercedes gibi malları dururken neden bizim malı kıskanacaktı ki ! Avrupa böyle şeylere doymuştu !
Şahsen ben de açılışa çağrılı değildim. Çağrılsam da gidemezdim. Griptim. Öyle toplantı meraklısı da değilim. Önemli değil ben arada takılıp gidiyorum. Bu kendini gazeteci sanan şahsa verilecek en güzel karşılık ise , meslek erbabından verilecek destekli bir Osmanlı cevabı olurdu.
Akşam olunca ardımda yabani güvercinleri bulgurla besleyen arkadaşımı, fedakâr çalışma arkadaşlarını bıraktım. Onlar tekeden süt çıkarmak olaydan anlamlı bir manşet çıkarmak zorundaydılar.
Fikrimi sorarsanız bu arabada bulunacak kusur kadı kızında bile bulunur. Ben pencereleri evimin pencereleri gibi büyük içinin salonum kadar geniş olsun, desem ayıp olur mu ?
Param olsa ben de sipariş verirdim. Gene de umudumuzu kırmayalım. 2022 yılına kadar iki yıl var. Allah nasip eder de o günü görürsek bizim de elektrikli arabamız olur.
Gelelim asıl meseleye; unuttum söylemeyi ; Halkı yeni asgari ücret sınırında açlıktan karnına taş bağlamış inim inlerken görmüşler. Halk hükümet büyüklerine müteveccihen verdiği demeçte ;
-Birader onca parayı kanal İstanbul'a aktaracağınıza biraz da cebimize aktarın. Önceliğiniz “Kanal İstanbul” değil “ insan" olsun, diyor.
Ben de satır arasını okudum . Sözlerini şöyle tefsir ettim: Ah şu karın boşluğumda midem , viran olası hanede çoluk çocuk olmasaydı , birbirimize gül atmazdık ki dikeni batsın ...