NURAY ÇAĞLAR

NURAY ÇAĞLAR

AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ SIKINTIMIZ AHLAKİ YAPI

Aslında çık çok eski ama bugüne kadar pek dillendirmiyorduk…

1980’lerde başlayan ahlaki çöküntü pandemiyle birlikte tavan yaptı…

İnsanlar yaşamlarını yitirirken kefen parasından zengin olmayı düşleyen tüccar kervanına bakkal, manav,  market aklınıza gelebilecek herkes katıldı…

Oysa insan harcamalarını günlük/aylık kazançlarıyla değil gelecekte kazanacaklarını varsaydıkları para ile yapıyorlar…

Kredi borçları tavan yaptı, kredi kartları pos makinalarıyla fazla haşır neşir oldular…

Üreten ve satanlar mutlu, tüketen ise perişan…

Vatandaşın bir kısmı servetine servet katarken, diğerleri borçlarını katlamaya devama etmek zorunda…

İstanbul’da düne kadar bin/bin beş yüz TL’ye kiracı bekleyen ev sahibi şimdilerde ise ilana koyduğu fiyat 11 bin TL.

İnsaf, bunun adı vicdansızlıktır…

Bir de evinin üzerine “mülk Allah”ındır yazmamış mı?

Bu ahlaki bir çöküntüdür, başka bir tanımı yok…

Bu günahlarını “rabbimizin üzerine yıkma” ahlaksızlığıdır… Aslında ondan da fazlasıdır…

Elbette ahlaki çöküntü bu kadarla kalmıyor; Türkiye 7.7 ve 7.6’lık iki büyük depremle sarsıldı..

10 ilimiz yerle yeksan oldu… Can kaybımız 30 binin üzerine çıktı.

Elbette bir çok insan yardıma koştu…

Yardıma koşanlar arasında depremzedeyle alay edercesine topuklu ayakkabı, abiye elbise, eksi 10 derecede giyilmek üzere kısa kollu tişört koyan vicdansızlar vardı…

Göçük altında can vermemek için direnen kişilerin telefonlarını öğrenip onları dolandırmaya çalışan Vicdan fukaralarının varlığı basına yansıdı…

Haydi bunlar müptezel kişilerdi…

Deprem bölgesinin yakın illere geçici süreyle yerleşmek isteyen depremzede barınabilecek bir ev arayışına girdi.

Bir başka ahlaki çöküntü burada da kendini gösterdi; ev sahipleri kira bedelleri en az 5 kat artırdı.

İşte bu bizim sosyal çöküşümüzün başlangıcı.

Enflasyonların en dehşetlisi ahlaki deformasyon toplumsal felaketimiz olama yolunda…

Elbette bir de buna “depremzede sığınmacılara” vatandaşlık verilince çöküntü katmerlendi…

Dileriz “sosyal bir itaatsizlik” oluşmaz.

Eğer oluşursa o bizim felaketimiz olur…

<