Aidiyet ve bireysellik
Ah, insan bir yerlere nispet etmeden edilmeden bilinmez, tanınmaz. İnsanın ait olduğu yerler, kişiler, kurumlar var. İnsan olmak yetmez, bir ülkenin de sakini olmalısınız, bir devletin vatandaşı, bir ırkın, milletin, ümmetin, dinin, siyasi bir akımın, din içinde bir mezhebin, tasavvuf içinde bir tarikatın mensubu olmalısınız. Bir okulun mezunu, bir sanat veya irfan öbeğinin tabisi olmadan sizi kimse bilemez. Aidiyetin en temel odağı ailedir. Aileniz, ebeveyniniz, anne-babanız, hangi soy ağacından meyve olup insanlar arasına düştüğünüz çok önemlidir.
Xxxx
Bir çok geceler uykularımı kovalayan, gecenin karanlığını arkadaş edinmeme sebep olan, yıldızları bir aşık edasıyla seyrettiren, yağan yağmurdan aşk nağmeleri dinleten, beni iyi bildiğinde iyi, kötü bildiğinde kötü olmama yol açan ur.
Gönlüme hançer olup saplanan, beynimde tüm sancılarımın kaynağı olan sen, ‘birey olmak istiyorum’ dediğinde içime huzur doldu. Çünki senin aidiyetinin artık tamamlandığını, kendi adına var olmanı en çok ben istiyordum. Aidiyetinin lideri seni olur olmaz toplantılara çağırdığında iki elin kanda olsa koşup esas duruşta onun karşısında hazır oluyordun ya, kahroluyordum. Çünki beynimi, ruhumu, gönlümü işgal ve istila ettiğin günlerde benim çağrılarıma binnaz ile geliyordun. Aidiyetinin liderine minnet duyman güzeldi ama, bu sonsuza kadar sürmemeliydi.
Xxxx
Birey olmak ile ait olmak ikisi de son derece önemli ama birbiriyle çelişen iki hakikat. Ölçü tutturulamazsa aidiyet köleliğe dönüşür. Birey, olmak, fert olmak da aşırı boyutu olan bir durum. Birey olmada ölçüyü kaçırdığınızda enaniyet adı verilen bir dağ sizinle insanlar arasına girip yerleşir.Birey olarak aidiyet en ideal olanıdır. Ya da aidiyetle birlikte, aidiyet içinde birey olmak en güzelidir. İşte hayatımızda böyle açmazlar, tenakuzlar, zıtlaşmalar, ters düşmeler hep vardır.
Büyük şehirlere göç edenlerin geldikleri yere uyum sağlamasını ister yöneticiler. Dış ülke yöneticileri göçmenlerin kendilerini gittikleri ülke ve milletle özdeşleştirmesini ister. Ama göç veren ülke ve devletler, gidenlerin milli kimliklerini muhafaza etmesini, şehre, büyük şehre göçenlerin mahalli özelliklerini muhafaza etmek isteyenler yöresel dernekler kuarar, etkinlikler yaparlar. İşte bu da iç ve dış göçte yaşanan tenakuz, çelişki, zıtlaşma, ters düşmedir.
Xxxx
Yağmurun, rüzgearın, sesinden kelimeler duyuyorum. Sanrı denemez. Yanılgı denemez. Çünki her ses bir araya gelip senin adını fısıldıyor, bazen de haykırıyor. Aslında ben, senin acı çekmeni istemem. Hiç kimsenin acı çekmesini istemem. Ama senin çelişkilerin bitmek bilmiyor. Her çelişki bir acıdır.
Xxxx
Kadın, seni seviyorum diyen erkeğe şöyle dedi:
Şimdi sen beni öpmek, bana sarılmak , elimi eline alıp okşamak, geceyi parkta seninle uyanık geçirmemi istersin. Ama ben bunları evleneceğim erkekle yapmak isterim. Kadın doğru düşünüyordu. Kadınlar, kızlar bir erkekle çıkarken tüm çabaları o erkeği evlenme masasına, nikeah masasına oturtmak üzerine kurgulanmıştır. Beyinleri bunun hesabını yapar hep. Doğru olan da budur. Ailenin kurulabilmesi, temiz nesillerin dünyaya gelmesi için böyle olmalıdır.
Xxxx
Fakat hayat her zaman istendiği gibi tecelli etmez. Bir roman yazmaya kalkarsanız, birbirini seven karı kocanın hayatını, aşkını, sevgisini anlatmazsınız. Anlatırsınız da bu roman kimsenin ilgisini çekmez.
Xxxx
Gönül bir sinektir, ota da konar, çiçeğe de. İyi bir romanda biri bana aşık olur, ben sana, sen başkasına, başkası da başkasına. İlişkinin yönünü tek okla gösterirseniz bu uzayı gider. İşte bu tür ilişkilerin romanını okumaya doyulmaz.
Xxxx
Kızı kendi gönlüne bırakırsanız ya davulcuya gider, ya zurnacıya. Böyle demiş atalar. Doğru söylemişler. Bak sen de çalgıcıya gittin. Çünki sen de bir kadınsın. Sen dediğime bakma, aslında insandan söz ediyorum. İnsanlar böyledir. Bu Üstün İnanç beyin bir romanının adıdır.
Dolu dala konmak ilke adamına yakışmaz.Madem dal dolu, ilke adamı artık o dalı kendi haline bırakır. Böyle olmalıdır. Dedik ya insan ya mutludur, ya da üzgün. Mantık düşüncelerimizin namusunu, ahlak davranışlarımızın namusunu kurtarır. Ahlak da mantık da ilkeler manzumesidir.