SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

AKIL VERGİSİ HİKAYESİ..

AKIL VERGİSİ HİKAYESİ..

Siyasi partilerin aday temsilcilerinin seçimleri kazanma şansının en önemli sihirli seçeneği, dar gelirliler üzerindeki vergi indirimlerini vadetmek sözü oluyor.

Önceki bir yazımızda bu gerçeklikle ele alınan konumuzu, günümüze benzerliği nedeniyle tekrar yayınlıyoruz.

Seçimlerin tozu, dumanı dağılmadan biraz işin alaylı taraflarına bakalım. Yerel seçimler süresince öyle komik şeyler yaşandı ki, rahmetli güldürü ustası Dümbüllü, başını kaldırıp biraz etrafı süzseydi hayal kırıklığına uğrardı. Rahmet aleminde ruhuyla şöyle dertleşirdi:

“İyi ki zamanında” dünyadan göçmüşüm. Benim komikliklerime yüz misli fark atacak yeni yetişmeler ortaya çıkmış, derdi.”

Gülmek, güldürmek insan aklının doğal tepkisinden oluşur. Yeri geldiğinde herkes bir şeye güler. Fıkralar, güldürmece ihtiyacından doğar. Dünyadaki mizah anlayışına göre, her ülkenin gülme, güldürme ihtiyacı farklı duygularla şekillenmiştir. Kişilerin neşelenme anlarına genelde mutluluk hormonları hazırlar. Örneğin kuzeydeki insanların gülme yetenekleri kıttır. Buna karşı güneylilerde güleç insan tipi ekseriyettedir. Utananla, arsız tipler arasında yol ikiye ayrılır. Saçmalıkları güldürme malzemesi yapan kişi, anlattığı şeye kendisi gülmekle kalır. Durup dururken şaklabanlık yapan insanların anlattıkları fıkralar garip karşılanır. Dinleyenler, “Neler saçmalıdır?” diye, soğuk bir duş etkisinde kalırlar.

Yavan ve mantıksız sözler:

“Kaç yapayım derken, göz çıkaran” insanlardan duyulur.

Yerel seçimlerde türlü türlü gariplikler yaşandı.

Seçimlerdeki saçmalıkları bir derleyen olsaydı, günlük yaşamımıza yerleşmiş deyimlerin “arızalı” söyleyişler halini getirildiğini duyarak kulak çınlatırlardı.

Bize göre, seçim yarışını kazanmak çabasına kapılanlar “pot” kırdıkça, “kulak çekme” ihtiyacını duyan pek çok seçmenimiz, 2019 yılının “aklı karışan” insanları oldu.

Eskiden çarşı pazarlarda bir ürün ucuza satıldığında çığırtkanlar bağırırdı:

“Al beşe, ver beşe, ben de şaştım bu işe!” derlerdi. Bu deyim, malın sermayesinin altında satıldığının işareti sayılırdı. Bunlar dar gelirlilere cazip gelen sözlerdi. Bununla beraber daha güçlü anlatım sağlamak amacıyla:

“İki cambaz bir ipte oynamaz” sözüne nisbet yaparcasına cesaret gösterisine soyunan siyasetçilere ne demeli? Ufak bir kopya verelim. Ömründe bisiklet pedalı çevirmemiş bazı adaylar, seçilince bu iki tekerlekli araçlarla makamlarına gideceklerini söyleyip durdular. Adaylıkları sona erip başkanlık mazbatasına kavuşunca, halka şirin görünmek için makam odasının kapısını sökenler de çıktı. Bazıları da şeffaf yönetim adına makamlarına camlı bölümler yaptıracaklarını söylediler. Tabanvay’a gönül veren, yani ayakkabılarıyla makamlarının yolunu arşınlayacak olan Başkanların civanmertliği de halkın diline yerleşti.

Mühüre sahip olan yeni Başkanlar seçilmesine seçildiler ama, bazılarının “falsolu” davranış ve sözleri halkın kafasına şöyle bir deyimle oturdu:

“Belediyeler hizmetlerini sık sık kaldırım değiştirmek, yenisini yapmak, hadi olmadı, tekrar daraltıp, sonradan genişletmek illetinden kurtulsalar bari..”

AKIL VERGİSİ

Belediyelerin bütçesini takviye etmek için her türlü “şehircilik vergisine” itibar edilen yabancı bir ülkede, Başkana yaranmak isteyen bir görevli şöyle bir öneride bulunmuş:

Başkanım, yeni seçildiniz. Sizden önceki Başkan, vergi toplaya toplaya hiçbir kaynak bırakmadı. Aklıma yepyeni bir buluş geldi. Herkes ödeyecek, kimse itiraz edemeyecek. Adı da akıl vergisi olacak..”

<