AKŞEMSEDDİN (Mahmut Şemsettin Bin Hamza)
Türk bilgini ve hekimi olan Akşemseddin, Hacı Bayram Veli'nin tavsiyesi ile II.Murat tarafından Şehzade II. Mehmed' e yani Fatih Sultan Mehmed' e hoca olarak atanmış ve Fatih' in eğitiminde önemli rol oynamıştır. İstanbul' un kuşatmasına katılmış ve Fatih' ten sonra Bolu Göynük' e dönerek burada ölmüştür. ( 27 Mayıs 1459 ) Türbesi de buradadır.
Aslen, 1389 Şam doğumlu olan Akşemseddin 1936' da Suriye' den babasıyla göçerek Samsun' un Kavak ilçesine yerleşmiş, daha sonra Çorum' un Ovacık ilçesi' ne giderek ( 1379 ) burada Şeyh Bedrettin' den dersler almış ve müderris olmuştur. Daha sonra tasavvufa yönelerek Hacı Bayram Veli' ye bağlanmış ve halifesi olmuştur. Hacı Bayram Velinin ölümünden sonra ise Bayramîlîk tarikatını yürütmüştür.
Tıp ve eczacılık alanındaki çalışmalarına Lokman - i Sânî yanını almıştır.
Beypazarı ve Göynük' te hekim olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Bitkiler ve tedavileri hususunda ruh hastalıklarına ilişkin MADDET - ÜL - HAYAT, mikrop ve bulaşıcı hastalıklar konusunda gerçekçi bir yaklaşım yaptığı KİTAB ÜT - TIB adlı iki Türkçe kitabı, Arapça yazdığı AHLL ÜL - MÜŞKİLAT, RİSALET ÜL - NURİYYE bulunmaktadır. MAKAMAT ÜL - EVLİYA adlı kitaplarıysa tasavvufa ilişkindir.
Araştırmacı ve uygulamacı olarak zamanın başarılı hekimlerinden olan Akşemseddin, mikrop ve sinir sistemi hakkında da buluşlarda bulunmuştur. Ruh hastalıkları ile ilgili her şeyi beynin çalışma düzensizliğine bağlamıştır. Epilepsi, ölümcül hastalıklar; kanser - verem vb., bulaşıcı hastalıklar; frengi, belsoğukluğu vb.'nin yanı sıra kısırlık, erkeklerde iktidarsızlık gibi pek çok hastalık hakkında da çalışmaları ve tedavi reçeteleri vardır.
Fatih Sultan Mehmet kendisinden, " toplumdaki cinsel baskı nedeniyle sapıklığa yönelişi engellemek amacıyla" kitap yazmasını da istemiştir.
Akşemseddin, tabib olmayanlara hasta götürülmemesi konusunda hassasiyetle halkı uyarmıştır. Ayrıca tedavi olan kişilerin, iyileşeceklerine inanarak hareket etmelerini de söylemiş; moral düzgünlüğünün nekahat dönemindeki olumlu etkisini daha o zamandan vurgulamıştır.
Akşemseddin' in tabibliğe başlaması da ilginçtir. Bir gün bir ağacın dibinde oturmuş dünya alemini. insanlığı, ölümü, doğumu, ahirete intikal edenleri düşünürken uykuya dalar ve bir rüya görür. Rüyasında Hz. Muhammed ve Hz. Ali' yi görür ve müthiş bir heyecanla " Hay Allah'ın Resulü, Hay Allah'ın Arslanı ben nasıl bir kul olmalıyım ki Allah' ımın rızasını kazanayım " diye ağlayarak sorar. Bu sorusuna saçını okşayarak, " iyi bir kul olmak için insanları sevmek ve onlara faydalı olmak
gerekir" diye üç defa tekrarlayarak Hz. Muhammed karşılık verir ve Akşemseddin
uyanır. Mutlu ve heyecanlıdır, gözlerinden yaşlar akmaktadır. Düşünmeye başlar,
nasıl faydalı olabilirim diye ve hastalar aklına gelir. Kendinden önceki hekimlerin kitaplarını okur; araştırmaları başlar. Üzerinde en fazla durduğu nokta ruh hastalıkları,
beyinin çalışma düzeni ve bakterilerdir. Bu konular onun tezi olmuştur, çok yer gezer,
hastalar üzerinde tedaviler, deneyler yapar. Seretan ( kanser) hastalığı üzerinde araştırmalar ve deneyler yapar. Bilgilerini, Fatih Sultan' ın ricasıyla bir kitapta toplar.
Fatih Sultan kendisi için de ilaç ister. Akşemseddin, Fatih' in yalnız hocası ve lalası
değil, aynı zamanda doktorudur da. Mutluluk, hastalık, sevgi, sevgisizliğin Allah
vergisi olduğunu söyler. Her şeyin Allah sevgisiyle başladığını belirtir.