CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

ALDATMAK VE ALDATILMAK

Musahipzade Celal Sahnesinde seyrettiğim ikinci oyun, Aldatma.
Aldatma , 2005 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi  Harold Pinter ’ in oyunu...
1977 yazılan oyun, tiyatro eleştirmen ve kuramcıları tarafından “modern klasik “ olarak değerlendirilmiş . Yazarın en çok sahnelenen oyunlarından biriymiş.
Yazar  “ vatandaş olarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorgulamamız gerekir “ diyor.
Aldatma, Türkiye’de ilk olarak 1990 yılında Ahmet Levendoğlu tarafından  sahnelenmiş.  
Yirmi altı yıl sonra İBB Şehir Tiyatroları yönetimi  oyunun tekrar kendisi tarafından sahnelenmesini istediğinde Levendoğlu  öneriye soğuk bakmış. Sonradan “insanı aydınlattığı için” öneriye razı olmuş. 
Oyunun konusu, İngiliz burjuvazisinin ikiyüzlü  ahlak anlayışını sorguluyor. Herkes birbirini “ aldatmakta”dır; karılar kocalarını , kocalar karılarını aldatmaktadır.  Oyun birdenbire “ kimin eli kimin cebinde “ olayına dönüşüyor. Üç kişilik oyunda bir kadın  sevgilisiyle  kocası arasında kalıyor . Kadın bu gizli (!) ilişki sırasında  “kocası tarafından hamile bırakıldığını” sevgilisine itiraf ediyor...
Oyunda her şeye rağmen herkes   “ aldatıldığını ” bilmekte , bunu rahatlıkla sineye çekerek sinirlerini gevşetmek için de  bol bol içki içmektedir.  Normalde televizyonlarda olsa  buzlaştırılması gereken sahneler , oyunun orijinaline sadik kalınarak, sanat uğruna es geçilmektedir.  Ben hiç bir oyunda bu kadar viski şarap içildiğine şahit olmadım. Aspirin şurubu  alır gibi içki aldılar. 
Şimdi hakkı teslim etmek gerekirse şunu söylemeliyim: Hiçbir  oyuncu  hiç bir sahnede  tek bir sigara bile içmedi,  kapalı yerde sigara içme yasağına uydu.
Salona gelince, seyirci de  bu  gavur eziyetine  karşı  edebi ve terbiyesi dairesinde son derecede dayanıklı  olduğunu gösterdi. Oyunun sonunda sadece  oyuncuları alkışladı. 
Oyun boyunca biz seyirciler,  bakalım ödüllü  yazar, oyuncularına daha ne herzeler  yiyecek diye  oyunun sonuna kadar bekledik. Oyunun sonunda  yazarın da kaya gibi sağlam çıktığı, bir şeyin (?)  “ hem doğru hem yanlış olabileceği “ görüşünde istikrarlı olduğunu  gördük.  Tabii ki olan da seyirciye oldu; tek perdede 1 saat 30 dakika eziyet gördü. Rahmetli  Musahipzade Celal  sağ olsaydı, böyle bir oyunu güvenlik kontrolünden geçirmez, mahzurlu  nesnelerden sayardı. 
Bugün memleketimizde  “başkalarının yaşam tarzına saygılı  “   olunduğu , ancak  “umum yerlerde” genel örf ve adete göre    beğenmeme özgürlüğü  bulunduğu da rahatlıkla söylenebilir.
Oyunu beğenmedim. Şahsen  eleştirim, oyunculara , yönetmene , teknik ekibe değil yazara ve bu oyunu seçen İİB Şehir Tiyatroları yönetiminedir: 
Yeni Türkiye’de  Devlet ile halk arasında mesafe azalıyor.  Bu mesafe sanatçılarımız, aydınlarımız arasında da azalsın. Batılılaşma macerasının artık bir yabancılaşma sorunu olduğu görüldü. Her alanda paradigma değişimi yaşanıyor.  
Siz sayın İBB Şehir Tiyatroları yönetimi;  yazarı “Nobel”li  de olsa ,   toplumumuzun örf ve adetine  yabancı  oyunlarla saygıdeğer tiyatro  seyircisinin tahammülünü zorlamayın. 

 

<