RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Alıntı yapmak Batı'dan…

Yazı yazmanın her kalem sahibi için başka saiki vardır. Bu saikleri, sevk edicileri tek tek alıntılamak geniş irfan sanılabilir. Aldanmadır. Adı anılmaya değer olan yalnızca Allah’tır. İnsan toplumu içinde belli bir zaman sürecinde görünüp sonra da doğumundan önceki haline dönmüş insanları anmanın manevi bir tarafı yok. Hele hele anılan isimlerle hiçbir araya gelinmemişse, göz göze yüz yüze iki kelam edilmemişse, aynı imanın, aynı irfanın, aynı hayatın ortağı olunmamışsa o isimleri anmanın bir tek anlamı vardır. Malumatfuruşluk.

xxxx

Yazarların malzemeleri vardır. Kimileri belgelere bakarak, onlardan çıkarımlar yaparak yazarlar. Belgelerini masadan kaybettiğinizde yazacak bir şeyleri kalmaz. Kimi yazarlar duyduklarını, gördüklerini, yaşadıklarını malzeme edinirler. Bunlar da yazarın bireysel yetenekleriyle sınırlanır. Özel olduğu kadar başkaları tarafından tekrarlanamaz da olabilir. Kimi yazarlar da kitaplar, dergi ve gazetelerden okuduklarını malzeme edinerek yazarlar. Onlar da yeni bir yayın okuyamadıklarında yazacakları bir yazı kalmaz. Kimi yazarlar da alan seçerler. İlim dallarından birinde her gün bilgilerini artırırlar ve bilgileri arttıkça onun bir kısmını okurlarıyla paylaşırlar. İlim dalları her biri bir okyanus. İnsan derinleştikçe daha derinlere inmeye iştahlanır. İlim alanında yazanların bilgileriyle birlikte yazma istekleri de, yazacak konuları da büyüdükçe büyür. İlim alanında yazanların bir çıkmaz sokağı var. Onların yazdıklarını okuyacak, anlayacak ve yeni yazacaklarına talip olacak nitelikte okur bulmak son derece azdır. Kimi yazarların da irfan, sanat gibi bir alanda yol aldığı görülür.

xxxx

Yazardan yazara kişisel özellikler farkı kadar fark vardır. Kimisi anı, makale, fıkra, hikeaye, roman, gezi yazısı, araştırma, inceleme, deneme, şiir  yazanlar  birbirinden farklı alanlarda yazarlar. Tüm bu yazılanlar,  yazanı tatmin eder. Okuyanı her zaman tatmin etmez. Okuyanlar da yazanlar kadar bireysel farklılıklara sahiptirler. Birinin çok muhteşem bulduğu bir yazıyı öteki ‘beş para etmez’ bulabilir. İkisi de doğru ifadedir. Çünki her ikisi de kendi bireysel niteliklerine göre bir değerlenme yapıyorlardır.

xxxx

Asıl vahimi bazı memleketlerde yazan niye yazdığını, okuyan da niye okuduğunu bilmez. Yazanlar ne yazdıklarının bile bilincinde değillerdir. Deneme ile makale, araştırma ile inceleme, devrik cümleli seçili ifadeler şiir sanılabilir. Bunların tek tek ne anlama geldiğini okuyup öğrenmeye bile zamanı olmadan yazanlar, mütemadiyen yazıyorlar. Bir hakim dostum bir dergide şiirle, şairlerle ilgili bir yazı yazmıştı. Güzel mısralar da aktardığı yazısını okuyup bitirdiğimde, ‘Bu yazıyı niçin yazmış?’ diye düşündüm ve bir cevap bulamadım. Halbuki kainatta her şey sebep-sonuç ilkesine, etki-tepki ilkesine bağımlıdır. Kainatta var edilmiş her şeyin bir amacı var. Varlık-sır ilkesi var. Yazılan yazının da bir amacı olmalı. Amaçsız yazılan yazılar kadar, ikide bir amacı okuyucunun gözüne sokmak da son derece yanlış olur.

xxxx

Keşke, yazarlarımızın her yazıyı yazmadan önce 10 sayfa okuma alışkanlığı olsaydı. Malumatfuruşluk yerine amaçlılık hedefinde olsaydılar. Amaçlarını Baki-Fani ikileminde tartabilseydiler. Yaratan ve yaratılan ilkesinde yol alabilseydiler. Alıntı yaparken baki-fani ilkesine uyabilseydiler. Adı anılması farz olan anarken, adının anılması hiç de gerekli olmayanları anmaktan imtina etselerdi.

Birlikte olunmayan, yüz yüze- göz göze olunmayan, başka medeniyetlerin yıldızlarını anmayı bir geniş kültür malzemesi saymayacak yazarları özlüyorum. Yazarlarımız beyin değirmenini çalıştırıp, akıl faaliyetiyle düşünce üretsinler arzusu ile meşbuyum.

Yazı yazarken düşünmek, akıl etmek, yeni bilgiler üretmek, yeni aletler icat etmek, ya da yeni insani değerler üretmek. İşte mükemmel yazar tanımı bu olmalıdır.

<