CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

ALTIN YÜREKLİ BİR KALDIRIM DİLBERİ

Kadıköy’ de  Rıhtım caddesinde, Kızılay binası civarında,  sayısı  bir elin beş parmağını geçmeyen kadınlı erkekli bir güruh, günlük kıyafetleri içinde kümeleşmiş batı yönündeki kaldırım üzerinde yüzükoyun  yerlerde kıvranarak sürünen  saçı sakalına karışmış  yaşlı serseriyi   endişe ile  seyrediyordu.

Elindeki siyah evrak çantasıyla otobüs durağında alana inen hayli kilolu , saçı sakalı ağarmış , şişman adam  gözlerini kısıp kümelenen  kalabalığa baktı. Yürüyüp gitti.  Bunların bulunduğu  kümeye  dahil oldu.

Kara kaş, kara göz, buğday benizli  kaldırım güzeli , gurubun  sözcüsü  edasıyla yüksek sesle konuşurken,  mekana henüz  ayak basmış  olan şişman adama şöyle bir göz attı; 

-Abi bunlarda vicdan yok! Ellerini bir şeye atmaz,  erkeğim diye geçinirler. Düşene bir tekme de bunlar atar, dedi. 

Bu sözlerden kimse üzerine bir şey almadı. İstifini bozmadı. 

Erkeklerden biri ufak tefek, pantolu göbeğine yapışmış  keçiboynuzuna benzeyen  koyu benizli , çiroz  gibi bir herifti. . Kapkara kısa saçını önüne taramış, otuzbeş kırk yaşlarındaydı.  Orta Anadolu kırsalından  Kadıköy’ün oteller semtinde otel müstahdemi kimliğiyle dolaşan teferruat kabilinden bir adamdı. 

Maskesi ise  yoktu. Üstelik sakız  çiğniyordu. Yanındaki orta tahsil çağındaki çocuk  ağzına bakıyordu. 

 Civarda ise ne  polis arabası ne de zabıta vardı. .

Kambur, kısa boylu  sarı saçlı , mavi gözlü, enine genişlemiş  adam kırk kırkbeş yaşlarındaydı.

 Omuzuna attığı  tel çemberiyle tıkanmış bir  kanalizasyon ihbarına  gidiyorken  kader bunu buraya bağlamıştı. Maskesi vardı. Bütün diğer  göçmenler gibi tedbirliydi. Nedense  belediye başkanı İmamoğlu gibi ellerini arkasına bağlamıştı.

Otobüsten elinde çantasıyla  inerek güruha  dahil olan  orta dereceden bir  emekliye benzeyen zatın  yaşı atmışı geçmiş  ve belki de,  işi bitmişti.  Kadıköy’e  bir vekâletname için  notere gidiyordu. Kısacası bu zat da hikaye dinlemeye olan   merakı  sebebiyle  bu  hadiseye burnunu sokmuş bulunuyordu. 

Hadise şuydu; yerde saçı sakalına karışmış hırpani kılıklı yaşlı bir serseri  yerlerde debeleniyor , sürünüyordu.

Günlük uzun çiçekli eteğiyle  kaldırım güzeli, kaldırıma düşmüş bu yaşlı adam için  insanlığı harekete geçirmeye çalışıyor; 

-Ya adamcağız ölüyor ! İnsanlık öldü mü? Hiç mi erkek kalmadı?  diyerek insanlık vicdanlarını harekete geçirmeye çalışıyordu.

Bunlarda vicdan olmadığından, bu sözleri duymamak için sağa sola havada uçan kuşa bakıyorlardı. 

Bunlardan sadece siyah çantalı memur kılıklı adam “ erkek “ lafını üzerine alarak,  kadına baktı;

-Peki polise haber verdiniz mi, diye sordu.  Kadın ;

- Tabii ki, otelden polise, zabıtaya ,155’ e haber verdim , gelen giden yok ,dedi. 

Pandemi sebebiyle işsiz güçsüz lokantalar civarında dolaşan otuzlu yaşlardaki  eski garson;

-Bırakın lan bu orospu çocuğunu ,inanmayın.  Numara yapıyor. Bunun  daireleri var. Bunun parası, pulu çulu çok, dedi.

Siyah çantasıyla göze batan memur  kılıklı  adam , sırasıyla zorda kalanlara yardımı  112, 155’ı ve diğeri numaraları arayıp telefondakilere  şunları söyledi:

-Kardeşim burada bir adem oğlu can veriyor, lütfen ilgilenin, dedi ve ekledi

 İlgilenmezseniz   savcılığa şikayet ederim.  Belediyeyi, emniyeti ,topunuzu savcılığa şikayet ederim, dedi . Sonra döndü

Vallah  ben bunları  yaparım. Ben avukatım, dedi.

Telefondaki görevliler  ise iş olsun diye sorguluyorlardı. 

-Nabzı atıyor mu?

 Nefes alıyor mu,

 nabzı atıyor mu, 

hareket ediyor mu, şeklinde sorular soruyorlardı. 

Çantalı adam şeker hastası olmalıydı. Sinirinden kıpkırmızı olmuştu. 

-Vela havle vela !..Adam süründüğüne göre nefes de  alıyor, nabzı da atıyor, dedi. 

İşsiz garson ; esteksiz iddialar ortaya atmış; 

-Şerefsizi bırakın gebersin. Bu ibnelerden kurtulur ortalık, demişti.

Tam o sırada  hadise  yerinden geçen takkeli, eli tespihli gözlüklü, ak sakallı nurani yüzlü , efendiden bir adam  garson eskisine kızıp ;

-Evlâdım, imla kurallarına dikkat et. Adam düşmüş, bir de sen vurma. Küfür etme.  Azim mübarek gün; git ağzını çalkala. İmlana dikkat et, demişti. Garson eskisi;

- Beybaba ben yirmidört saat buralardayım.  Ben bu şerefsizleri  iyi tanırım. Bunlarda her numara var. Bu tiyatro çeviriyor. Kendini acındırarak keriz sövüşleme peşinde,   dedi. 

Beyefendiden adam, kırgın üzgün sürünen adamın yanından geçip gitti. 

Güruh, siyah çantalı adamın çantasına  nispetle ; 

-Avukatım de, avukat olduğunu söyle, gelirler ; diyerek  adamı  dolmuşa bindirmeye çalışıyorlardı. 

Çaresizlikten dokunsan hüngür hüngür ağlayacak gibi duran  kaldırım dilberi  esmer kadın ;

-Bu adam, babam ya da  dayım  olabilirdi...Her yeri, itfaiyeyi bile aradım. Kimse hesaba almadı. Ah  bir zengin olsaydım,  erkek olsaydım, gösterirdim onlara günlerini , deyince, siyah çantalı adam, kadına ;

-Bravo hanımefendi. Ne kadar duyarlı ve mertsiniz, dedi.

Telefondaki görevliler ise bir başka havadaydılar. Telefonu  başka görevlilere aktarıyorlar, başka görevliler de şunu ifade ediyorlardı;

- Maalesef belediyemizin tuttuğu otellerde yer yok. Kontenjanımız kalmadı, sizi başka yere bağlayayım...

Neticede  ikibinyirmibir yılının mayıs ayında bayram arefesinde  saat 9.45 sularında bir iddiaya  göre tiyatrocu, diğer bir iddiaya göre bulut gibi sarhoş , diğer bir iddiaya göre sürünerek can çekişen zavallı/ serseri/dolandırıcı  yaşlı adam hadisesinin  akıbeti nihayetinde  bilinmiyor. 

Şu dünyada herkesin bir işi var. Acele gideceği bir yer var. Kendilerini bekleyenler var. Güruh Kadıköy’e  dağılmak üzere yürüdü. Erkek eli çantalı adama  hitaben; 

-Siz gidin işinize abi. Ben adamı beklerim, dedi.

Herkes işine gitti. Kimse kalmadı. 

Kaldırımda esmer güzeli, altın kalpli kaldırım dilberi  ile  sürünerek tiyatro yaptığı  ya da  can verdiği iddia edilen yaşlı adam kaldı. 

Böyledir kaldırımlar;  kaldırımlardan herkes geçer, sarhoşu, berduşu, iş sahipleri ,işsizler,  zenginler, fakirler... 

Vicdanlı vatandaşlar, vicdansızlar geçer..

Bir de üçüncü sınıf otellerden terlikle kaldırıma inip piyasa yapan  altın yürekli  kadınlar geçer...

İnanmazsanız  şu   kuyumcuya sorun

-Altın kaldırıma düşse de  değerinden  kaybeder mi? 

<