AMAN OZAN BİR YERLERE GİTMESİN!
Henüz ikinci dakikada Tisserand'ın affedilmez hatasıyla, belki havanın soğukluğundan belki de zeminin kalitesizliğinden, müthiş bir fırsatı boşa çıkarıyordu Yatabare. Oysa ki ramak kalmıştı skorboard'u değiştirmeye. Sanıyorum bu pozisyonda Tisserand'ın hamle yapmak isteyip, istediği hamleyi yapamaması onu saha dışına taşıyan sebeb olmalıydı henüz oyun yeni başlamışken.
"Tamam dedim" Tisserand sakatlandığında. Serdar'ın oyuna gireceğini düşünmüş, ilk defa Sadık ve Serdar'ın beraber oynayacaklarını tahmin etmiştim. Erol hoca fena halde yanılttı beni verdiği kararla. Fenerbahçe'de Ozan'ın yokluğu Mert Hakan'la dolarken, sol kenarda Samatta oyuna başlarken, sonrasında da Thiam, arkasında Caner değil Novak görevlendirilmişti defansif motifler bozulmasın diye. Oysa ki ön tarafa baktığımızda Samatta-Pelkas-Valencia-Thiam grubuyla adeta “Fenerbahçe Hücum Kuvvetleri” gibilerdi. Ozan'ın yokluğunda tüm yük Luis'e mi kalacaktı hep birlikte görecektik. Anahtar isim eski takımına karşı oynayan Mert Hakan'dı ki onun da en büyük dezavantajı öndeki dörtlü gruptan kimin kendisine ve Gustavo'ya gerekli yardımı yapabileceği konusuydu.
NASIL BİR CESARETSE?
Aslında geçen haftayı çok sessiz geçen Novak'ın önünde Caner kendine kadroda yer bulabilseydi, hem sol taraf daha bir işlerlik kazanabilir hem de orta sahanın tüm yükü Gustavo ve Hakan'ın omuzlarına binmeyebilirdi. Bir de Erol hocaya şu soru sorulabilirdi; Madem Caner yedek soyunacaktı ve Novak ileri çok çıkmayacaktı, o halde önde 4 forvetle oynamanın esprisi neydi? Bu bağlamda Sivasspor 18'de skoru yakalarken, Fenerbahçe son haftaların klasiği içinde Sivas kalesine etkili gidemedi. Bu kötü ve etkisiz, tatsız-tuzsuz futbol neredeyse koca devreye yayıldı. Bırakın isabetli şutu, kaleyi gören tek şut bile yoktu ilk otuz dokuz dakikada. 40'da Samatta çok önemli bir pozisyonu gole çeviremezken, takımının ilk şutunu atıyordu Samassa'nın kalesine. Uzatmalarda atılan ikinci şutla gelen penaltı golü Sivas için dezavantaj, Fenerbahçe içinse avantaj olarak hanelerine yazılıyordu devre biterken.
Erol hocanın Sivas gibi bir deplasmana, Sivasspor kendi evinde her zaman favori ve diri bir rakiptir ve Sivas ayrıca soğuyla da meşhurdur, dört forvetle çıkıp orta sahayı bir hatta iki eksik bırakması gereksiz bir cesaret üstü teknik adam davranışıydı futbol mantığın kabul edemeyeceği. Ve hocanın bu davranışı takımını koca devrede ancak tesadüf bir penaltı golüne mahkum etti maalesef. Elbette -8 derecelik bir ısıda ki hafif rüzgarla oyuncuların havayı hissetme dereceleri -10, -12’lere düşer, bu da sarı lacivertlilerin işinin çok zor olacağının işaretlerini gösteriyordu. Devre başlarken kanımca yapılacak tek olumlu hareket mutlak surette Caner’in ilk satranç hamlesi olarak oyuna girmesiydi.
Erol hoca bırakın Caner’i, herhangi bir değişiklik bile düşünmeyince ilk devrenin kopyası görüntülere şahit olduk Fenerbahçe adına. Havasında olmayan Sosa’nın sonradan oyuna girmesi bile forvetlerden, o da Thiam oldu, birinin dışarı çıkması anlamına geldi ama fayda eden bir teknik karar olamadı. Caner’i ancak 82’de hatırlayan bir teknik adamın çok soğuk bir havada oyuncusundan nasıl bir performans beklediği de değişikliği yapan hocanın aklından geçen düşüncelere ait olmalıydı. Max Gradel ve Samatta’nın yakaladıkları yalandan pozisyonlar soğuk geceyi ısıtmaya yetmedi Sivas’da ikinci yarı akıp giderken.
Gecenin Notu; Erol Bulut Caner ile Novak’ı oyunun başından itibaren önlü arkalı oynatabilseydi, hem orta sahasını eksik bırakmayacak hem de oyun gidişatına göre bu iki oyuncusunu ekonomik ve çabuk kullanma şansına sahip olacaktı. Bulut eğer Erkin-Pilip ikisini tercih etseydi, önde konuşlandırdığı gol ayaklarını belki daha fazla besleyebilecekti ama tercih etmedi.