ANNELER DAİMA İLK SEVGİLİDİR
Anneler Günü... En yüce değerimizin anıldığı ve saygı duyulduğu gün...
Böyle anlamlı günleri insanlar yaratırlar da, o yarattıkları günün de derinliğinde büyük bir sevgi arayışına karşın, çok derin bir de keder duyarlar yüreklerinde.
Özellikle erkek çocuklarının ilk sevgilileri annelerdir. Çocuklar her zaman kendini doğuran, ona hayat veren, onun kokusu ve nefesi ile var ettiği insanda kendini bulur ve hayatın akışı içinde, “Ben büyüyünce annemle evleneceğim” derler.
Bu ifadenin içinde ne büyük bir sevgi vardır bilir misiniz? Küçücük bir çocuğun içinde var olan o büyük sevgi mesajı, ayrıca onun masumiyetini de ortaya koyar.
Henüz üç beş yaşında olan bir çocuğun annesine olan aşkı, her zaman derin ve bitimsizdir.
Kız çocuklarında ise bunun tam tersi yaşanır. Onlar da babalarına aşık olurlar o çocuk halleri ile.
Bu çocuklar büyüdükleri ve olgunlaştıkları zaman, nedense aradıkları özellikleri eşlerinde ararlar. Kızlar seçeceği erkekte babasından, erkek çocuklar da seçeceği kızda annesinden motifler ararlar. Bu bir özel ve kendine özgü sevgi örgüsüdür esasında.
“Anne” sözcüğü üzerine ne kadar anlamlı mesajlar ve sorular hazırlayabiliriz, tıpkı bir filmin veya bir romanın ismi gibi.
Şayet bir olgun insan, “Bana annemi anlat” diyorsa, emin olun ki onun iç dünyasında çok büyük bir özlem ve sevgi arayışı vardır.
Veya “Bana babamı anlat” diyorsa, onun içinde de baba özlemi yatmaktadır.
Anneler haftasına girmeden mağazalar Anneler Günü için hediye yağmuruna başlarlar. “Annenize en güzel hediyeyi alınız” derler de, annesiz büyüyen çocuklar ne alacaklar hiç tanımadıkları veya çok az gördükleri, usunda hayal meyal kalan anılarının kadını, annelerine?
Bunu sorgulamak belki Anneler Günü’nün tadını kaçırıyorum bu soruyu sormakla. Gerçek bu değil mi? Herkes hayat gerçekleri ile yaşarlar.
Şayet dünyanın bütün güzelliklerini ve sevinçlerini yorumluyorsak ve bunları paylaşıyorsak, elbette ki acılarını ve kederlerini de paylaşacağız.
Dünya üzerinde milyonlarca acılarla yaşamış, anne yüzü görmemiş çocuk vardır. Milliyet önemli mi? Veya din?
Acılar, özlemler, sevgiler ve hayaller evrensel değil mi? O evrensellik içinde hangi milletten olursa olsun, annesiz veya babasız büyüyen çocuğun iç dünyası da o denli karanlık ve acılarla doludur. Yani insan olmanın ve olamamanın tezatları...
Bu durumdaki çocuklar Anneler veya Babalar Günü’nün gelmesini hiç istemezler. İstememe nedenleri de yukarıda belirttiğim gerçeklerdir.
Anne nedir?
Anne sevgi yumağıdır...
Anne avuçlara ve yüreğe dolan büyük aşktır...
Anne yuvayı yapan dişi kuştur.
Anne, erişilmesi ve vazgeçilmesi güç, güneşten daha sıcak, denizlerden daha engin, nefes ise havanın sınırsızlığı kadar bitimsizdir.
Ne demiş diyenler?
“Cennet anaların ayaklarının altındadır...”
Evet! Sadece cennet değildir anaların ayaklarının altında olan. Bütün yürekler ve bütün heyecanlar serilidir onların ayaklarının altına.
Belki birisine sormayacağız “Bana annemi anlat” diye. Ama biz, “Ben size annemi, çok sevdiğim varlığı anlatayım” diyeceğiz.
Hasta olduğumda başucumdan kaçmayan, benimle sabahsız geceler geçiren, yorgun nefesime nefes katan, yıkılmışlığıma derman arayan, yalnızlığımı sonlandıran, sevgi fısıltıları ile uykularıma derinlik katan o güzel insan...
Unutmayın... Annelerin eli her zaman öpülmelidir ki onlar daima bu ödüle layık olduklarının gururu ile yaşayabilsinler.
Bu anlamlı “Anneler Günü”nün bütün annelere armağan olmasını ve sağlık, mutluluk ve huzurlu bir ömür geçirmelerini dilerim.
Bugün annemin mezarına gidip bir buket çiçek koyacak ve ona bir Fatiha okuyacağım. Belki duyar, belki varlığımı hisseder, belki ruhu bütün benliğimde yer bulur...
Kısacası lügatta ve dilimizde ne kadar güzel söz varsa, tümü de anneme ve bütün annelere armağanım olsun.
Benim ilk sevgilim canım annem...