''ARI KOVANINA ÇOMAK SOKMAK... ''
Tarihçi Doç. Dr. Haşim Şahin, gene kendisi gibi bir tarihçi ve akademisyen olan hocası Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak ile bir söyleşi yapıp bunu beşyüz küsür sayfalık bir kitaba dönüştürmüş. Kitap söyleşi formatı içinde bir akademisyenin çocukluğundan kariyer yapmasına, emekliliğine kadar süren olayları anlatıyor.
Bu kitap, bir tarihçinin ön kabulleri yapılıp önümüze konulan bilgi paketine kendine mahsus bir metot ile çomak sokuyor, kendi cirmi kadar bu bilgileri bizim yerimize sorguluyor.
Bu zaman dilimi içinde tarihe adlarını yazdırmış büyük tarihçilerin , akademisyenlerin,bilim adamlarının resmi geçidini seyrediyoruz.
Timaş-2014 yayını olan kitabı gündelik hayatın hay huyu içinde kitaplığımda unutmuşum. Kitapları indirip kaldırırken bu müstesna bilim adamının hayatındaki bazı olayların, özellikle çocukluğunda geçen olayların benim hayatımdaki olaylarla kesiştiğini hayretle gördüm. Ben de onlar gibi aşik oynayıp bilye yuvarlamıştım. çizgi romanlar okumuşum. Cenk kitapları, Battal Gazi yoluyla tarihe merak salmıştım.
Nitekim söyleşiyi yapan Sayın Haşim Şahin de tarihe yönelmesinde çocukluğunda okuduğu cenknamelerin payını belirtiyor. Kitabın bütününde, Türk-İslam tarihine karışmış, yalan yanlışları ayıklama derdine düşmüş bir bilim adamının büyük ama o ölçüde de mütevazı çabasını izliyoruz.
Kitap küçük punto harflerle dizilmiş, dört bölümden oluşuyor. İlk Bölümde Ahmet Yaşar Ocak'ın çocukluk ve okul, ikinci bölümde asistanlık ve hocalık yılları .... Üçüncü bölümde; tarihçilik, Türk tarih yazıcılığı, Türkiye’de tarih yayıncılığı Dördüncü bölümde ise özellikle Türk-Osmanlı İslâmı, Bektaşilik ve Alevilik konuları işlenmiştir.
Kitabın sonunda ise , dostlarının kaleme aldığı yazılar , Ahmet Yaşar Ocak bibliyografyası , resimler ve indeks eklenmiş..
Kitap yazar ve üzerinde yoğunlaştığı ilgi alanı konusunda kaynak hükmündedir. Önümüze konan ne, Hoca konu hakkında ne düşünüyor diye merak ediyorsanız, bu zihin açıcı kitabı okumanızı şiddetle öneririm.
***
'' İlk mektep bitince 1956 yılında babam beni İmam Hatip Okuluna, Taha Akyol'un babası ise onu devlet okuluna gönderdi... Babam inançlı bir insan olsun diye beni buraya vermişti... Devlet okuluna gidenler ise ,bu okullardan bir istikbal görmüyorlardı. İmam Hatip Okullarının önü kapalıydı.
Tek parti iktidarının o sıkı baskı dönemini yaşamış toplumun muhafazakar dindar kesiminin nazarında İmam Hatip okulu bir kurtuluş yolu görülüyor, gelecek için büyük ümitler besleniyordu. Onlar Demokrat Parti döneminde açılan bu İmam Hatip okullarını büyük bir şevkle sevgiyle karşıladılar. Binaları halktan toplanan paralarla yapıldı. Halktan toplanan paralarla yapılan Kuran Kursu binası İmam Hatip Okuluna tahsis edildi.
İmam Hatip'e gelen köylü çocukları yurt olmadığı için Yozgat'ın kenar mahallelerinde ucuza kiraladıkları evlerde ikişer üçer kişi bir arada kalırlardı.
Yurtlar 1970'lerden sonra açılmaya başladı. Soğuk sert kış günlerinde kömür alacak paraları olmadığı için,bakkallardan topladıkları meyve sebze kasalarını,gazete kağıtlarını, mukavva kolilerini sobada yakarak ısınmaya çalışırlardı...Neredeyse her akşam köyden getirdikleri bulgurla pişirdikleri pilavla beslendiklerini, soğuk kış günlerinde yataklarından çıkamadan ders çalıştıklarını biliyorum. Bu tam manasıyla bir dramdır. Bu köylü çocukları işte bu kıt kanaat şartlara rağmen bu okullarda okudular...O okullarda bu ilkel şartlarda , mahrumiyet içinde okuyan bu çocuklardan vali kaymakam, doktor, iş adamı, siyasetçi , akademisyen pek çok insan yetişti.
***
Yanlış bilinen bir husus da şudur: Ne Diyanet İşleri Başkanlığı ne de Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye'nin hiç bir yerinde ne Kur'an Kursu ne de İmam Hatip Okulu binası yaptırmamıştır...Hemen bütün vilayet ve kazalarda İmam Hatip Okulu ve Kur'an kursu Yaptırma ve yaşatma dernekleri gibi bizzat halk tarafından kurulan hayrat dernekleri tarafından yaptırılmıştır
***
Okumaları yaparken hangi makaleyi ,matbu veya yazma kitabı okuyorsam ilgilendiğim kısmı hangi dilde ise fişlerime aynen geçerim.
İslam mezhepleri Tarihi'ne çok merakım vardı.
Mitolojik kültürlerin tarihsel süreç boyunca İslam toplumları içine özellikle sonradan İslama dahilik olan muhtelif halklar tarafından dahil edildiğini biliyoruz. Klasik İslam alimleri buna '' İsrailiyyat'' demişlerdir
***
İşte Araplar, İranlılar, Türkler, eski mitolojilerinden, temas ettikleri ihtida eden halkların mitolojik kültürlerinden bazı unsurları dönüştürerek içselleştirdiler.
***
Biz hocalarımıza karşı saygılı ve vefalı olmayı öğütleyen bir terbiye ile büyüdük. Bizim için hoca en az anne-baba kadar muhteremdir ve ölünceye kadar ona minnet duyulur.
***
İmam Hatip okulu mezunlarının nasıl bir mahalle baskısı altında yaşadıklarını ,bazı muhitlerde nasıl cüzzamlı muamelesine maruz kaldıklarını, hor görülüp aşağılandıklarını ,. Cumhuriyet'in Kemalist ulusalcı ve seçkinci politikasının yönettikleri insanları nasıl mağdur ettiklerini en çok da benzeri durumları yaşadıklarını bildiğim Alevilerin de özellikle bilmesini isterim.
***
1974'de Fransız Hükümetinin verdiği burs ile Strasbourg'a gittim. Din ve tasavvuf tarihi konusunda çalışmak üzere Prof. İrene Melikoff'in yanına gittim. Ondan Türk tarihi, edebiyatı , kültürü ,Osmanlı kültür ve medeniyeti üzerine dersler aldım.
***
Prof.İrene Melikoff hocamdı ve onun çok yardımını gördüm. Tezimi bitirip hocama verdim. Tezim jüri önünde pekiyi derece ile kabul edildi.
Prof. İrene Melikoff'un popüler İslam anlayışı Alevilik ve Bektaşilik ile sınırlıydı. Bana göre halk sünniliğini de onun içinde mütalaa etmek lazımdır. Üstelik Türkiye'de asıl geniş kitlenin sünni olduğunu unutmamak lazım
***
Prof. Melikoff'un araştırmaları Alevilik ve Bektaşilik çalışmaları ideolojik istismarı engellemiştir.
***
Mesela ben bir ağacı inceliyorsam, ağaçtan önce üzerinde yetiştiği toprağı, o toprağın bulunduğu araziyi, arazinin yapısını ve toprağın özelliklerini öğrenmeye çalışır,sonra ağacı ele alır,onun cinsini , gövdesini ,dallarını ve meyvelerini incelerim.
Benim amacım, İslâmiyet’in devlet politikasına, toplum-devlet ilişkilerine, toplumsal ve kültürel hayata nasıl yansıdığını, toplumu nasıl dönüştürdüğünü anlayabilmektir.
***
Türkiye’de tarih eğitimi alan genel itibariyle resmi tarihin hakimiyeti altındadır.
Ermeni, Kürt, Alevilik meselesine bakışımız hala bu resmi tarihin hegemonyasındadır. Bunun dışına çıkmaya çalışanlar bir sürü itham ve dışlanmaya maruz kalmaktadır.
***
Türkiye'de tarih eğitimi alan genel itibariyle resmi tarihin hakimiyeti altındadır.
Ermeni, Kürt, Alevilik meselesine bakışımız hala bu resmi tarihin hegemonyasındadır. Bunun dışına çıkmaya çalışanlar bir sürü itham ve dışlanmaya maruz kalmaktadır.
Türkiye’de devletin veya etkili elit sınıfın resmi tarih dışında ,Cumhuriyetle beraber yaşanan büyük kültürel travmanın yarattığı gayri resmi yahut karşı resmi tarihler de vardır.
Nutuk merkezli Milli Mücadele ve Cumhuriyet tarihi vardır. Halkın gözünden Milli mücadele tarihi ise yazılmamıştır.
Türkiye’de tarih eğitimi alan genel itibariyle resmi tarihin hakimiyeti altındadır.
Halkın gözünden Milli mücadele tarihi ise yazılmamıştır.
Bu büyük emek mahsulü söyleşi kitabı maalesef 2014'den bu yana baskı yapmamış. Geleceğimizi anlamak istiyorsanız tarihi, bu kitabı okuyun lütfen...
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
*Arı Kovanına Çomak Sokmak, Ahmet Yaşar Ocak- Söyleşi: Haşim Şahin, Timaş Yayınları, 1.Baskı, 2014.