Arifane düşünceler 2
Abdullah ağabey çok okumuş bir insan. Batı Cephesinde yeni bir şey yok adlı kitaptan söz ediyor. Şöyle bir baktım sonunda, emin ol sırf bu cümle için bu kitabın alınması-satılması-okunması lazım. Adam diyor ki biz birbirimizi öldürüyoruz. Fakat niçin öldürdüğümüzü bilmiyorum. Kitabı yazan Alman. Bir Fıransız gelmiş, oturmuş sohbet etmişler. Sonra komutanı onu azarlıyor, neden onu öldürmedin diye…
Neden öldüreyim komutanım, merhaba dedik, hal hatır sorduk.
Bu kitabın yazarını arıyorlar, milleti savaştan ve askerlikten soğutuyor diye öldürecekler. Arıyorlar ama bulamıyorlar. Kız kardeşini bulup onu öldürüyorlar. Adamın dikkatimi çeken bir sözü daha var. ‘Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar’ diyor.
Müslümanın biri yer biri bakar felaketini önlemek için çaresi var. Zekeat müessesesi. Zengin malından fakirin hakkını verecek. Fakir,e almayı kabul ettiği için de fakire minnettar olacak. Fakir de zengine diş bilemekten, kin ve nefretten uzaklaşacak. Zekeat böyle muhteşem bir müessese. O adam da çözüm yolları söylüyor. Niye harp ediliyor, niye insanlar öldürülüyor diye feryat ediyor.
İslam’da sosyal adalete geliyor mesele. Bütün mesele eşitsizlikten kaynaklanıyor. İnsanlar birbirinin eksiklerini tamamlayacaklar, denge sağlanacak. Zekeat bunun için vaz edilmiş.
Xxxx
Erenlerden birine demişler ki niye meclise gelmiyorsun, epeydir, 8 sene oldu meclislere katılmadın.
Çünki demiş, Efendimiz Resulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdular ki, ya hayır söyle, ya sus. Ben bunu tatbik etmekle meşgulüm. Bununla 7-8 senedir başa çıkamadım..
Xxxx
Bir adam koşarak hazreti Peygamber efendimize geliyor ve telaş içinde, üzüntü içinde Ya Resulullah zevcem doğum yaptı, ama doğan çocuk başka renkte. Hiç bana benzemiyor diye ne yapması gerektiğini sordu.
Hazreti Peygamber ona, geçmiş ecdadı arasında mutlaka birine benziyordur diyerek adamı rahatlattı. Bebeğin rengi mutlaka anne veya babanın atalarından birinden geliyordur.
Xxxx
Peygamberimizden bir hadis: Üç genç bir mağarada dinlenirlerken birden kaya yuvarlanmış ve girdikleri kapıyı kapatmış. Açmaya çalışmışlar, açılmıyor. Başlamışlar dua etmeye.
Gencin biri şöyle demiş. Ya Rabbi her sabah beslenmeye muktedir olmayan anneme süt vermeden işe gitmedim. Bunun değeri var ise indinde kapımızı aç. Kaya biraz kıpırdamış, ama çıkmaya yeterli değil. Bunun üzerine ikinci genç şöyle yakarmış: Ya Rabbi Bir çobanım vardı, günün birinde işi bıraktı ama bende bir koyunu kalmıştı. O koyun üredi, gunnadı ve yıllar sonra bir sürü haline geldi. İşi bırakan çoban bana uğradığında ona durumu anlatıp sürüsünü verdim. Bu halin bir değeri varsa indinde kapımızı aç. Kaya biraz daha kıpırdamş ama yine çıkabilecek kadar açık değilmiş.
Bunun üzerine üçüncü genç şöyle niyazda bulunmuş: Ya Rabbi Amcamın kızına aşıktım. Esir düştü, ona tasallut etmeye niyetlendim. O bana Allah’tan kork deyince ben de Allah için tasalluttan vaz geçtim. İndinde bir değeri var ise kapımızı aç. Kapı tamamen açıldı ve o üç genç mağaradan çıkıp evlerine gittiler.
xxxx
Konya’nın meşhur, hürmet edilen bir efendisi vardı. Üveys Efendi. İsmet İnönü devrinde yaşamıştır.Hatta İnönü onun vefatında gitti, tabutunun arkasında yürüdü. Konya’da büyük bir yangın oluyor. Efendiye gidiyor halk. Bir taraftan itfaiye çalışıyor. Ama yangın büyük denetim altına alınamıyor.
Efendi hazretleri alıp götürmüşler yangın yerine. Yangına bakmış Üveys hazretleri. Bir şeyler okumuş muhakkak. Bir ezanı şerif de okumuş. Yangın alevlerini kısmaya, denetim altına girmeye başlamış.
Bu insanoğlu hepsi enayi değil. Bunları gören var, anlatan var, dinleyen var. Sen kalk yüz bin türlü maneviyatın aleyhinde konuş. Bir manası yok.