CEVDET TÜTÜNCÜ

CEVDET TÜTÜNCÜ

ARİFE TARİF…

Sevgili dostlar, yaşantımızın ne ve nasıl olacağı konusunda başarılı olacağını umduğumuz kararları almak ve sürdürmekteki en önemli etken eğitimin ta kendisidir..

İlk aklımızın erdiği anlardan itibaren şekillenmeye başlayan tutum ve davranışlarımızın belirlenmesi, önce ailemizden ve sonra da okulda aldığımız eğitimin bize kazandırdıkları sayesinde olmaktadır. 

Bununla birlikte uymak zorunda olduğumuz çevre faktörünü de göz ardı edemeyiz.. 

Yani hem ailemiz ve okuldan iyi eğitim alacağız ve hem de çevremizde gördüklerimizin yönlendirmesiyle yaşantımızın başarılı olup olmayacağı konusunda kendimizi analiz ve aldığımız kararları da sentezleyeceğiz.

Bu, 70 – 80 yıllık bir ömürde doğru olması gereken bir çizgi ve onun üzerinde sendelemeden yürümeyi ifade eder.

Başarı hanesindeki artıların fazla olması önemseniyorsa bu yürüyüş hem de çok önemlidir..

Rastgele olacaksa önemli değildir..

Rastgele olması halinde artıların az olduğunu görenlerin başvurdukları ve çoğunlukla tercih edilen yol kurnazlık yöntemleri olmaktadır. 

Şunu ifade edelim, sosyal açıdan belirli yüksek katsayıya sahip olan toplumlarda kesinlikle hoş karşılanmayan kurnazlık, kendisine başvuranın da utanma duygusunu alıp götüren bir yöntem olarak yarı cahil bir toplumun oluşmasına neden olur. Ki, kolay bir yol olması nedeniyle zamanla geniş bir kesime sirayet etmesi olasıdır. Dolayısıyla kurnazlık yöntemlerine başvuran birisi bilgi ve öğrenmeyi ikinci, hatta üçüncü planda ele almakta bir sakınca görmez. Sonuç olarak yarı cahil bir toplumun oluşması kaçınılmazdır. 

Değerli okurlar, bilgili insan etrafına ışık saçar, varlığı art niyetli olmayanlar için memnuniyet vericidir..

Cahil insan, işlenmeye hazır cevher gibidir. İşleyen insanın bilgi dağarcığının kapasitesi ve yeteneği ölçüsünde eşsiz bir değerin ortaya çıkması her zaman mümkündür..

Ancak yarı cahil insana gelince, yanlış ve yarım yamalak bilgi eksikliğini kurnazlık yöntemleriyle telafi etmeye çalışarak, kendi çıkarlarının dışında herkese ve her şeye zarar verir… 

Bireyler toplumun oluşmasını sağlayan asli unsurlardır. Dolayısıyla toplumun kaliteli bir yaşam sürmesi de her bir bireyin üzerine düşen sorumluluğu taşıyarak görevlerini yerine getirmesiyle mümkün olabilir. İnsanın görevi, kendine karşı olduğu kadar çevresine ve topluma karşı da pek çok kıstasları içerir.  

İşte o kıstaslardır ki, rast gele olmayı reddeder..

Değilse hiçbir şey vermeden, ya da değersiz yarım yamalak bir şeyler verip katkı sağladığını düşünerek toplumdan umut var olmak en azından saflık olur.. 

Her ne olumlu ve güzel konuda olursa olsun üzerine düşen görevi yapmak; hak etmenin ve hak ettiğini almanın temel düsturudur.

Bunu başaranlar nasihat duvarını aşanlardır..

Arife tarif gerekmez…

Esen kalın.

<