Haluk Özgür

Haluk Özgür

Aşk (2. bölüm)

“Aşık olan bir insan Aşkını üzmez. Boynunu bükmez. Onu ağlatmaz diyenlerdenim.

Mutlu olması için elinden gelen herşeyi yapar. Yapamadıkları için üzülür. Bir gülüşü dünyaya bedel olur . işte bu olursa o zaman aşk olur diyenlerdenim.  Olmaz ise ne olur?”  Bu sözlerle bitirmiştim Aşk ın makalesinin birinci bölümünü. Peki ne olur gerçekten?

O zaman kırgınlıklar, pişmanlıklar, parçalanmış hayatlar olur. O zaman yılgın yürekler olur. Hayattan, aşktan, insanlardan. Peki bu yukarıda saydığımız şeyler olmasın diye mi insanlar birbirlerine sevdiğini söyler? Söyler diyorum! Çünkü bu olumsuzluklar olmasın diye mi sever dersem eğer, zaten bu olumsuzluklar olmamış olurdu.

 Gerçek sevginin olduğu yerde olumsuzluklar oluşmaz diyebilir miyiz?

Bu kadar net midir bu peki? Yürek ikliminde insan eğer sevgiye yer açmışsa ve sevdiğini, yüreğinde kendisinin hemen yanı başına koymuş ise; neden sorun yaşansın ki?

Şu an bu satırları okuyanlardan bazıları ben o kadar sevdim ki yinede gitti zalım. Ben o kadar sevdim bana öyle bir vurdu ki hayın. Ben o kadar sevdim ki benim dünyamı yıktı …. Evet haklısınız. Tabiki bu da mümkün. O zaman birşeyler eksik bu denklemde . Peki eksik olan o nedir ? Karşılıklı sevmek.

Karşılıklı sevmek olur mu hiç ? seveceksen karşılıksız seveceksin diyenler var mı aramızda? Elbette vardır. Ancak karşılıklı sevmekte olur. Bal gibide olur. Aslında karşılıksız sevmek olmaz. Her zaman bize bu öğretildi bencil olmamak adına. Karşılıksız sevmek gerek. Seveceksen karşılıksız sev!!! Şarkılarda bile bu anlatıldı. “Beni böyle sev seveceksen.” Neden sevmek zorundayız ki? Eğer uygun değilse kimyamız, seni böyle sevmek zorunda değilim ki. Başka bir şarkıda  “Karşılıksız sevebilmekse sevda” denmişti. Sevda karşılıksız sevmekle mi oluyor? O zaman onun adı sevda mı olur yoksa saplantı mı? Bize bu şekilde öğretildi sevda. Şarkılarda, Türkülerde kısacası hayatın her yerinde. Ancak kimse bize “sevdiğinden cevap gelmiyorsa, sevdiğin kişi seni sevmiyorsa  eğer; O sevda gerçek sevda olamaz” demedi. “Ancak sevda birlikte büyür. Birlikte güçlenir. Birlikte hayat bulur” da demedi. “Bir insan, bir kişiyi sevdikçe, bu sevgi karşı taraftan karşılık bulmaz ise; o zaman sorunlar yaşanır. O zaman problemler artar. O zaman sıkıntılar başlar”da demedi. O zaman biz tamda şu anda  “aşkın karşılığı olmalıdır” diyebiliriz. “Eğer karşılıksız sevecekse insan, onun sevda değil saplantı olduğunu bilmelidir.” diyebiliriz.

 Evlilikler yada ilişkiler büyük aşklarla başlayıp kısa sürede sonu hüsranla bitebiliyor. Bu süreçte, adını sevda koyup, bir müddet sevda oyunu oynadıktan sonra; oyun hata vermeye başlıyor ve evliliklerin yada ilişkilerin bitmesi de kaçınılmaz oluyor. Peki neden bu sanrılar? Yani neden aşık olduğumuzu sanırız.

Bu konuda; Sevda ile şehveti birbirinden ayırmak gerekli diye düşünüyorum. İlişkilerde insanlar birbirlerine karşı duydukları şehvet duygularını sevda ile karıştırdıklarını kanaatindeyim. Bu nedenle; özellikle sormuşumdur evil çiftlere “ Evliliğiniz başta nasıldı? Şimdi nasıl?” diye. Gelen yanıtların  bir çoğu ortak; “altı ay yada en fazla bir yıl, sonrasında bitiyor abi herşey. Rutinleşiyor,  sıradanlaşıyor.” Çünkü şehvette sıradanlaşıyor. Aynı kişi ile altı ay bir yıl yada iki yıl  aynı yatağı paylaşmak, birşeyleri sıradanlaştırıyor. Tabiki tüm cevaplar  bu şekilde değil. Dokuz yıldır evli olan bir arkadaşıma nasıl gidiyor diye sormuştum. “Daha ilk günkü gibi sıcak ve sevgi doluyum” demişti. Demek şehvetin sıradanlaşması bazı insanlarda sevdanın yani yürekteki o ateşin bitmesine neden olmuyor. Sevda, herşeye ragmen devam ediyor.

 Evlilik konularında her zaman bahsedilir. İslam peygamberi Hz. Muhammed der ki “evleneceğin kişide önce Ahlak güzelliğini ara” Hepimiz bu hadisi çok doğru bulsak dahi uygulama noktasında pekte tatbik etmemişizdir. Güzellik olmadan olur mu be kardeşim diyenlerimizin sayısı bir hayli fazladır? Evet Peygamberin yaptığı sadece bir tavsiye. Tabiki mükemmel olan; hem fiziksel olarak bize en uygun olanı hemde huy olarak doğru kişi olması. Peki Aşk için bunlar yeterli mi? Bunlara ek olarak sevdiğin kişinin kimyasına uyumlu olmayıda ekleyebiliriz? Nedir peki sevdiğinin kimyasına uymak? Onunla aynı şeyleri hissetmek, ruhen onunla beraber yaşamak, onunla aynı şeyleri sevebilmek, onun üzüntüsüne ortak olabilmek, onun hoşlanmadığı şeylerden feragat edebilmek ve bunları karşılıklı olarak, isteyerek yapabilmek. Kimyaların uyması demek yaşamların uyması anlamına gelir. Eğer iki yaşam birbiri ile uyumlu ise o birliktelik bir ömür devam eder; hatta sonsuza kadar sürer. Peki bu uyumun adı Aşk mıdır? …

Aşk ın makalesinin ikinci bölümünde gerçek aşkın ne olabileceği konusunda fikirler ortaya koyduk ve aşkın çıkmazlarından bahsettik. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Aşk ile kalın.

<