AŞK DEYİNCE…
Ne zaman aşk üzerine bir şiir okusak içimiz içimize sığmaz olurdu, ne zaman bir aşk şarkısı dinlesek, yüreğimiz yanar, ağlamaklı olurduk. Bir türkü duysak yanık yanık aşkı, hasreti anlatan, gönül telimiz titrerdi derinden.
Ya aşk yakıp kavurmuştu yüreğimizi, ya da aşka hasretti kalbimiz.
Çünkü biz insandık. Aşk bizim içindi.
Şunu iyi bilirdik ki aşk, ezasıyla, cefasıyla, sefasıyla Allah’ın kalbimize yerleştirdiği en güzel duyguydu.
Aşkı tanımayan, aşkı bilmeyen, aşkı yaşamayan insan tekamüle ermemiş demekti. Tekamüle ermemiş insan hamdı, pişmemişti ve çiğdi. Biz hepimiz yanardık pişmek için.
Son zamanlarda aşk denilen şeyleri ve yaşanılanları bir yanılsama olsa gerek diye düşünüyorum.
Aşk nedir, gelin birlikte bir göz atalım.
Arapça Aşaka, Farsça İşka/İşk (Eşgh), Türkçe Aşk…
Hangi dilde ne şekilde söylenirse söylensin anlamı aynıdır Aşkın. Aşırı sevme, olağanüstü tutku, kendini kaybetme, delilik hali. Kısaca böyle tanımlarız aşkı.
Ama tanımlara sığmayan bir tanımı var aşkın. “Yaşamak.”
Çoğu zaman özlemdir, çoğu zaman çiledir, bazen kavuşmaktır aşk.
Şairler, aşkı anlatmaya çalışsalar da dizelerinde, ömürleri yetmemiş aşkı anlatmaya. Düşünürler aşk üzerine ne söylerse söylesinler eksik kalmış bir şeyler.
Mutasavvıflar “Vahdet-i Vücut” diye tanımlar aşkı. Yani “ikinin bir olma hali”. Tek vücut olmak. Ne muhteşem bir tanımdır bu.
“Cаnı Cаnаn’а tеslim etmeye hаzır ԁеğilsеn “Bеn Âşık’ım” dеmе kimsеyе” diyor, Hz. Mevlana.
Ve Yunus şöyle söyler aşkı anlatırken:
“Dağa düşer, kül eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Hikmetli nesnedir aşk.”
Aşk sonsuzdur, bitmez, tükenmez. Biterse zaten aşk değildir. Peki ne oldu şimdi?
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha.
Nice nice hikayeler hala unutulmazlar arasında ama bu gün biz aşkı unuttuk.
Aşkı Tanrısallıktan çıkarıp metalaştırdık. Ne büyük bir yanılgı içinde olduğumuzun farkında bile değiliz.
Birbirimize “aşkım” derken bile yalan söylüyoruz aslında. Artık sonsuza dek yaşayacak aşk öyküleri yazılmıyor şimdilerde. Kalbimizle değil, aklımızla yaşar olduk ve duygularımızı yitirdik. En kötüsü yaşadığımız basit şeyleri aşk zannediyoruz, ne yazık.
Abdurrahim Karakoç ne güzel söylemiş:
Aşk deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban.
Aşkla kalın, sevgiyle kalın.