Aşk(3.Bölüm)
Geçrek ve Hayal
Bu makalemin başlığını “Aşk; gerçek ve hayal” olarak oluşturmak istememdeki en temel sebep; aşka iki bakış açısı ile de bakılabileceği. Yani Gerçek ve hayal olarak. Bu başlık ne kadar bana ait olsada D.Ç ve E.A isimli iki kadın arkadaş ile bu konuyu derinlemesine tartışırken, tartışmanın doğal akışı içerisinde kendiliğinden oluştu diyebilirim. Neden bu makelemde iki farklı insanın görüşüne yer verdiğimi sorarsanız; konunun yapısı gereği böyle bir şeye ihtiyaç duydum. Lakin diger iki makalemde de konuya objektif olarak bakmaya çalışmış olsam dahi farklı insanların gözünden aşkın ne anlama geldiği ve aşk üzerine söylenebilecek kelimelerin ne kadar çeşitlilik arzedebileceğini göstermek istedim.
E.A aşka inanmayan bir arkadaş. Peki neden aşka inanmıyorsun diye sorduğumda “Kime aşık olabilirim ki? Nasıl aşık olabilirim? Yani her insanın kafasında sevdiği hoşlandığı bir tip vardır. Birisi ile tanıştın, o tipten hoşlandın; ama dünya üzerinde bir sürü o tip ve benzeri insan olabilir. Senin aşk zannettiğin şey belki sadece bir hoşlanmadır. Zaten ben de öyle olduğuna inanıyorum.” dedi.
Evet ilk bakışta biraz problemli bir görüş gibi görünsede insanların sürekli olarak sevgili değiştirmesi veya sürekli olarak boşanmaların yaşanması bundan kaynaklı olabilir. Son bir kaç yıl içersinde boşanmaların sayısı evliliklerin sayısını aştı. Bu verilerde E.A yı destekliyor gibi. Yani bugün beraber olduğun bir kişiden ayrıldıktan hemen sonra başka birisi ile beraber olmanın başka türlü bir açıklaması olmasa gerek. Sadece fiziksel hoşlanmaların ve fiziksel zevklerin aşk olarak algılanıp belli bir sure içerisinde bunların tüketiminin sonucunda başka aynı özelliklerde başka kişilere aşık olmak! Doğal olarak bunun sonucunda gerçek aşk yaşanmamış oluyor. Daha doğrusu aşk olgusu ortadan kalkmış oluyor. Sürekli değişim içerisinde olan bir aşk kavramı HAYAL değil midir?
D.Ç ., E.A. nın fikirlerine tam olarak katılmadığını söyledi. Neden katılmadığını da şu şekilde açıkladı. “Tamam sevdiğimiz beğendiğimiz özelliklerde bir çok insan var. Ancak biz hepsine aşık olmuyoruz ki. Bir kişinin fiziksel olarak tamamen bize uygun olması bizim onu sevebileceğimiz anlamına gelmiyor. Aşk kalbinde bir heyecan duymaktır. Her gördüğün yakışıklıya da aşık olamıyorsun. “ Burada D.Ç nin gülüşünü yazıyla ifade edemiyorum. Kendine has tatlı bir gülüş diyebilirim” Eğer bir kişiye o heyecanı duyuyorsan onun adı aşktır. Tamam aşk bitebilir de ancak bu bitmiş olması demek o aşkın olmadığı anlamına gelmiyor. Örneğin patates kızartmasını yedik. Şimdi patates kızartması yok . Ancak bu patates kızartmasının hiç olmadığı anlamına gelmiyor. “ Gerçekten masada patates kızartması vardı.” yani o patates kızartması şimdi bitmiş olsada onu yedik ve onun varlığını yaşadık. Onun zevkini hissettik. Yani ona yok diyebilmemiz pek mümkün değil’’ dedi.
Patates kızartması geçrekten güzel örnekti D.Ç. Felsefik bir bakış açısı ile olaya yaklaştığını söylemem gerek. Lakin aşk gibi o kadar yüce bir olgu, 3 ay yada 1 yıl yaşandıktan sonra bitmesi ne kadar doğru?. O zaman o yaşanan şeyin adı gerçekten aşk mı oluyor? O duyulan heyecanın adına belki de haz diyebiliriz. Hazlar,zevkler, melankolik ruh halleri, saplantılar bunların hepsi bize sanki o heyecanı hatırlatmadı mı? Belkide biz kavramların ismini doğru koyamıyoruzdur. Tamam patates var ancak o patatesten herkes aynı zevki ve hazzı almıyor. O patatesin o kişi için aşk olması için doğru tadın alınması gerekli. Evet D.Ç nin yazdığı gibi bitmiş olsa dahi yaşanan şey aşk ise bu da GERÇEK oluyor demektir. Yani aşk Gerçek ve Hayal den ibaret olabilir. Kimisine gore Hayal, kimisine gore Gerçek.
Yüzyıllardır süregelen bir tartışmaya 3 makele ile katkıda bulunmaya çalıştım. Aşkı tanımlamak gerçekten çok zor. Yüzyıllardır tanımlanamayan bu olguyu bizim burada 3 makale ile tanımlamamız imkansız. Sadece Aşk GERÇEK ve HAYAL demekle yetiniyorum. Bir sonraki makalemde insanların birbirine karşı olan tahammülleri ve saygı çerçevesini kaybetmesini ele alacağız. Yeter artık! Lütfen D.Ç ye ne zaman evleniyorsun diye sormayın. Bu sorulardan ne kadar rahatsız olduğunu anlamadınız mı? Herkesi tek bir kalıba sokmanın ne kadar imaknsız olduğunu artık anlamamızın vakti geldi diye düşünüyorum. Herkesin hayatına ve yaşam tarzına saygı göstermek gerekli. Gelecek yazımda kalıplarla yaşamanın bizlere ne kadar zarar verdiğini aramaya çalışacağız. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Saygıyla kalın.