ATATÜRK YAŞAMIN KENDİSİDİR
Benim çok beğendiğim bir sözdür;
“Bilmeyen ve bilmediğini bilen ÇOCUKTUR, ona ÖĞRETİN,
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen APTALDIR, ondan SAKININ,
Bilen ve bildiğini bilmeyen UYKUDADIR, onu UYANDIRIN,
Bilen ve bildiğini bilen ise LİDERDİR onu İZLEYİN.”
ATATÜRK her yönü ile mükemmel ve izlenecek büyük bir insandır.
Rahmet, minnet ve saygı ile anıyoruz.
Yaşarken büyüdü, ölünce daha da büyüdü, yarınlarda daha da büyüyecek ve izlenecektir.
ATATÜRK hayatın kendisidir. Hayatı ertelemeyen ve dolu-dolu yaşayan bir insandı.
Kısa ömrüne rağmen seksen dört yıldır aramızda olmadığı halde hayatımızda bizimle birlikte yaşamaya devam etmesinin, sayılıp, sevilmesinin nedenleri vardır.
Kurtuluş savaşları, milli mücadele, milletin egemenliği, devrimler ve reformlar, elbette büyük başarılardır. ATATÜRK’ün yaşam felsefesidir, yaşama sevincidir.
Eğlencenin çalışmak kadar önemli olduğunu bilen medeni bir insandır.
Atalarımızın sözünü eder: “Nimet için zahmet gerek, zahmetler nimet içindir. Çalışalım, ama yaşamasını da bilelim” derdi.
Hayatı ertelemez, dolu-dolu yaşardı. İçki içmekten, dans etmekten çekinmezdi. Gizlisi, saklısı yoktu. “Ne yapacaksak, Milletin gözü önünde yapacağız” diyordu.
Yaz aylarında Anadolu Kulübüne, kışın Park Otelde yemek yemeğe giderdi. Pera Palas, Garden Bara gitmeyi severdi.
Dolmabahçe Sarayı’ndan sıkılırdı. Harbiye öğrenciliğinden beri Tepebaşı’ndaki Manarik Restoran-Bara giderdi. Halkın geceleri aileleri ile çıkıp eğlenmelerini ister, teşvik ederdi.
Sade köpüklü kahveyi çok sever, günde 25 tane içerdi. Her yerde bulunmadığı için çiğ, çekilmiş toz kahveyi yanında taşırdı.
Zihnini dinlendirmek için akşamları leblebi ile rakı içerdi. Sarhoş olduğu asla görülmemiştir. Kadehi elinden düşmediği söylense de gündüzleri asla içmezdi. Yemek ile beraber içmez, leblebiyi çok severdi.
Padişahlar ile ATATÜRK arasındaki fark, onlar saraylarda gizlenip içerler, ATATÜRK ise milletin huzurunda şerefi ile içerdi.
Poker, briç, bezik, bilardo oynamayı severdi. Çankaya Köşkünde akşam yemeğinden önce öğrencilik döneminde öğrendiği bilardo oynamayı severdi.
İyi bir müzikseverdi. Nota bilir, hem dinlemeyi, hem de söylemeyi severdi. “Musiki ile ilgilenmeyen insan değildir” der, “Hayatın musiki” olduğunu söylerdi. Rumeli türkülerini dinlemeyi ve okumayı severdi.
Yakın dostları ve sevdiği misafirleri geldiğinde fasıl heyetini çağırır istek şarkılarını yazarak verirdi. Fasıl ve gazeli çok severdi.
Barok müziğe meraklıydı. Vefatında Çankaya köşkünde yüzlerce plak bulundu. Beethoven’in albümlerini satın alırdı.
Caz, tango, vals, fokstrot plakları vardı.
Türk Müziği’ni çok sever, Dolmabahçe’de, Çankaya’da, Yalova’da, Savarona’da gramofonları bulunurdu.
Dans etmeyi çok sever, herkes onu hayranlıkla izlerdi. Önemli günlerde vals yapar, herkesi çok etkilerdi.
Aynı zamanda muhteşem zeybek oynar, denk geldiğinde içten gelerek, doğal neşesi ile halaya katılırdı.
“Görenler ne der? Mahalle baskısı” filan düşünmezdi.
Halk arasında korku yaratır diye güvenlik önlemleri istemezdi.
Tek başına taksiye atlayıp kaçar, Beyoğlu’nda Lebon Pastanesine, Vefa Bozacısına, Kireçburnu’nda balıkçılarla, Beşiktaş’ta sabahçı kahvelerine gider sohbet ederdi. Tiyatroya sinemaya herkes görsün diye teşvik etmek için yürüyerek giderdi.
Bir defasında Latife Hanım ile birlikte İzmir’de Ankara sinemasında locada birlikte otururken seyircilerin tamamen erkek olmasının nedenini sorup “Salı günleri kadınlar günü” olduğu söylenince, yaverine “Salonun yarısının boşaltılmasını ve kadınların davet edilmesini” söyledi.
Kadınlar ağlayarak ve ATATÜRK’ü alkışlayarak salonu doldurdular. O kadar ATATÜRK ile ilgili yazılacak şey var ki, bu köşeye sığdırmak mümkün değil. Yazımı bugünkü devlet adamlarına ders olacak ATATÜRK’üne çok önemli yaşanmış bir anekdotu ile noktalamak istiyorum:
ATATÜRK Florya Köşkünde kimseye haber vermeden tek başına çıkar, Küçükçekmece’de çift süren köylüye “Neden öküzün birinin yerine eşek kullandığını” sorar, çiftçi “Maliye memurlarının öküzün birini vergi borcuna mukabil alındığını” söyler. ATATÜRK çiftçiyi Florya Köşküne görüşmeye davet eder ve Bakanlar Kurulu’nu toplar. Çiftçi Köşke geldiğinde ATATÜRK ile görüştüğünü anlar ve çok korkar. ATATÜRK çiftçiye “Anlat bakalım, senin öküzünün birine ne olduğunu?” der. Çiftçi nedenini açıkladığında ATATÜRK Bakanlar Kurulu üyelerine “Efendiler, her gün sofralarımıza gelen nimetleri getiren bu köylüler Milletin efendisidir” der. Uygulamanın yanlışlığını bu tarihi sözü ile anlatır.
Hayatın kendisi olan ATATÜRK sonsuza kadar örnek alınıp izlenecek bir insandır.
Ruhu şad, mekânı Cennet olsun.
Sağlıcakla kalın