ATATÜRK'ÜN BİLİNMEYEN MANEVİ EVLÂTLARI...
ATATÜRK'ÜN BİLİNMEYEN MANEVİ EVLÂTLARI...
Yakınlarının deyişine göre , Atatürk küçük yaşlardaki çocuklardan hiç hoşlanmaz, hele yaramazlıklara kat'iyen tahammül edemezmiş.
Yalnız; ömrünün sonlarına doğru, kundakta görür görmez, hayret edilecek bir yakınlıkla sevip, bağlandığı küçük ülkü müstesna.
Fakat yine hayret edilecek bir taraf şudur ki, Umumiyetle küçük çocuklardan haz etmeyen Atatürk, ömrü boyunca tesadüf ettiği kimsesiz çocukları evlat edinip bağrına basmaktan da kendini alamamıştır.
Eniştesi Mustafa Mecdi beyin dediğine göre, Atatürk, gençliğinden beri, kız , erkek dokuz çocuğu evlâtlık edinmiştir.
Bunlardan ilki, birinci dünya harbi esnasında Van'da bulunurken kimsesiz ve muhtaç olduğunu görerek beraberinde alıp İstanbul'a getirdiği sekiz yaşındaki Abdurrahim ismindeki çocuktur ki , Akaretlerdeki evlerine validesi Zübeyde Hanımın yanında bırakmış, zafer'den sonra da Ankara’ya göndererek sanayi mektebinde okutup bir meslek sahibi etmiştir.
İkincisi, yine harbi umumide , Bitlis dönüş esnasında, kendisine sığınan, altı yedi yaşlarında Afife isimli bir yetim kızdır ki, o karmaşık günlerde karargâhına katarak, İstanbul’a, evlerine göndermiş, okutmuş, büyütmüş, terbiye etmiş, sonra evlendirerek İzmir'e yollamıştır.
Bundan sonra ; Latife Hanımla İstanbul'a gelişlerinde, Kağıthane’deki Darüleytamdan aldıkları Zehra ismindeki evlâtlığı bir müddet Çankaya köşkünde misafir ettikten sonra Arnavutköy Amerikan kız kolejine vermiş, oradan Almanya'ya tahsile göndermiş ise de, kız yaz tatilini geçirmek üzere İstanbul'a dönerken şuurunu kaybederek, kendini trenden atıp intihar etmiştir.
Bu haberi alan Atatürk, büyük bir acı duymuş ve gönderdiği memurlarla Zehra’nın cesedini getirterek, Ankara'da gömdürmüştür.
Bu sırada Konya taraflarında seyahate çıkan Atatürk, orada acıklı hali kendisine anlatılan Rukiye ismindeki kızcağızı, Ankara'ya getirterek, Çankaya köşkünde misafir etmiş, uzun bir zaman tahsil ve terbiyesine de itina ettikten sonra, münasip gördüğü değerli bir jandarma yüzbaşı'sıyla evlendirmiş, düğünlerini de mükemmel bir şekilde Ankara Palasta yaptırmıştır.
Fakat asıl muhteşem düğün, Atatürk'ün yine Arnavutköy Amerikan Kolejinde okuttuktan sonra, tanınmış hariciyelerden biriyle evlendirdiği mânevi evlâdı Nebile'nin, yine Ankara Palasın salonlarında yapılan düğündür.
Nebile, Beylerbeyli idi. Kimsesiz, zeki bir kız olduğu Cevat Abbas Bey tarafından haber alınarak, Atatürk'ün himayesi rıca edilmiş ve bu suretle evlâtlık olmuştu. Uzunca boylu sarışın ve zarif bir kız olan Nebile bir aralık, Serbest Fıkra( Cumhuriyet Halk parti ) politikaya da heveslenmiş hattâ o esnada aynı partiye girmeye çalışan Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanımla aralarına --- Atatürk'ün müdahalesini gerektirecek, anlaşmazlıklar, çekişmeler de olmuştu.
Fakat eşi Viyana'ya gittikten bir müddet sonra , gözlerindeki hastalık, bütün tedavilere rağmen , artarak düzelmemiş bir hale gelmiş ve bu sırada da kocasından ayrılmıştır.
Atatürk'ün vefatından sonra , İsmet İnönü'nün himayesinde iyiliğe kavuşmuş olan Nebile, çok geçmeden hayata veda etmiştir.
Bayan Sabiha Gökçen'e gelince : Atatürk kendisini bir Bursa seyahati esnasında tanımıştı.
Çanakkale'de şehit Subay'ın eşi olan ablasının yeni eşi ile birlikte oturdukları Bursa'daki Hünkâr köşkünü ziyaretleri sırasında, kendisiyle tanıştırılan küçük Sabiha, her hal ve tavrı ile bilhassa zekâsıyla, büyük önderin himayesine girmiş, Atatürk'ün teşvikiyle havacılık tahsili ile ilk Türk kadın pilotu olmak şerefine ulaşmıştır.
Bir Yalova gezisi sırasında , tesadüfle gördüğü Küçük Çoban Mustafa,;
Atatürk'ün zekâ'sına hayran olarak evlâtlık ettiği diğer çocuklardan birisidir.
Hiç bir hatıralar arşivde kalmamalı
Tanrı Türkü Korusun
Sevgi ve Saygılarımla