ATATÜRK'ÜN YANINDAKİ GENÇ !...
ATATÜRK'ÜN YANINDAKİ GENÇ !...
Atatürk'le tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu, diyen ve genç yaşında devamlı yanında olan Falih Rıfkı Atay ...
Kurduğu Cumhuriyet'le adını tarihin şanlı sayfalarına yazdıran, Türk'ün ne olduğunu dünyaya gösteren olağanüstü şartlarda ortaya çıkmış sıra dışı bir liderdi Atatürk. O, işgal edilmemiş yeri, zapt edilmemiş toprağı kalmayan bir milletin küllerinden doğmasına önderlik etti.
Falih Rıfkı Atay 1923'den 1938'e kadar Atatürk'ün yanında bulunmuş, onun yaşadıklarını bizzat kendisinden dinlemiş ve hatta birçoğuna şahit olmuş devrin önemli gazetecilerinden ve gerçek bir Atatürk yazarıdır.
Şimdi onun kaleminden önemli bir yazısını aktaracağım sizlere :
Biz Türkler Filistin'de 400 yıl kaldık. İngilizler bizden aldılar ama kırk yıl kalamayıp evlerine döndüler. Dahası var : Biz 400 yıl Filistin'i Arap tuttuk. Bütün topraklar Araplarındı. Yahudilere bu toprakları zorla değil para ile tarla tarla, parsel parsel satmışlardır. Bağımsızlık savaşında elli bin kişiymişler, olmuş ikibuçuk milyon kişi.1948 de İngiliz valisi :
---- Artık Filistin'de bir tavukluk yer yok, diyordu.
O hesaba göre bugün bu topraklarda bir kuş yumurtasına yer bulunmayacak demek!
Bunu Nasır da Suriye diktatörü de bilir. İsrail onlar için bir iç dâvadır. Hatta vicdanlarının içine girebilirseniz en büyük korkularının " ya İsrail olmazsa ne yaparız", kaygısı olduğunu hemen sezersiniz. Yemende binlerce Mısırlı ölür, mırın kırın yazıldıkça:
---İsrail...
Top tüfek emri dinlemeyen ekonomi bozulup kıtlık halkı bunaldıkça :
--- İsrail...
Yağmur çok yağıp ekinleri seller götürse :
--- İsrail...
Kuraklık olup buğday teke tek vermese gene İsrail...
Naziler Hitler'inin Yahudi’si ne ise, komünist Arap diktatörlüklerinin İsrail'i de o.
Eskiden ittihatçıların Girit'i de böyle idi. Aç kalırsan Girit... Giyecek bulamazsan, Girit... Balkan Savaşı'ndan sonra başımızdakiler Girit'in Yunanistan'a katılması kadar iç politikada Giritsiz kaldıklarına yandılardı.
Büyük idealist ve realist Atatürk, bunun için Milli Misak disiplini altında halk yığınlarını sınır dışı hiç bir hedef göstermemiştir. Ne zaman söz açılsa :
--- Türklerin yeri Türkiye'dir, hepsine kapılarımız açıktır, der ve arasıra :
--- Türkiye elli milyon nüfuslu ve tam batılı bir toplum ve devlet olduktan sonra etrafına göz gezdirebilir, derdi.
******
Şimdi ise vampir, kana doymayan bir canavar ile karşı karşıya masum Filistinliler.. Dünya'daki devletlerin, Türkiye gibi onurlu, duyarlı ve insancıl davranması temennimizdir. Tarih bu vahşeti affetmez. Yüce Allah hiç affetmez...
* Kardeşlerim, Rahmetli Falih Rıfkı Atay'ın dert yandığı diğer bir olay da, yıllar sonra bizim de dert yandığımız olduğudur.. Ve gün geçtikçe daha da derinleştiği bir yaraya dönüşmektedir.
Bizim ana sütümüz gibi ak dilimiz, Türkçedir..
Müslümanız, şükürler olsun. Atatürk asker başbuğ olarak, peygamberimiz (s.a.v) Muhammed'in ve Sultan Mehmed'in baş övücüsü idi ikisi için.
--- Büyük Alim, Büyük kumandandır, derdi.
Din insanlar için ekmek, su kadar gereklidir. Ruhun vitamini, toplumun güvenlik sebebi, ahlak güzelliğidir. Yüce Allah yaratıcımız kullarına armağanıdır.
Bizim kendi dilimizde ibadet etmemiz, hem şuurumuza, hem de bilinçli olmamızı sağlar. Yok ritim, yok makam, diye diye bu insanları tasavvufa yönlendirme sonucu, bilim ve ilimin de önü kesilmiştir. .
Allah ne emretmiş, " Hiç ölmeyecek gibi çalış, ölecek gibi ibadet et", ve Kuran'ın Türkçe manası ( Oku ) demektir. İlim, bilim'den geri kalma, öğren, öğret diyor yüce Rabbim..
* Minberde hatip bir Arapça hutbe okuyordu. Hutbe kurbanlık koyun üstüne idi. Koyunun nasıl yatıracaksınız, nasıl keseceksin, nasıl yüzeceksiniz, manalı bir öğretim. Okuyan Arapça’nın manasını bilmediği için yüreğe işleyici bir makam tutturur. Cemaatten bir de gözyaşlarını tutamaz. Yanındaki:
-- Ne ağlıyorsun birader? Diye sorunca:
-- Neler söylüyor baksana.. Diye büsbütün hıçkırır.
Fethetmek " açmak " demektir. Hani kapıyı açarız ya, işte o açmak. Bizim genç kuşak
“fetih” bir din sözüdür sanıp İstanbul'un beşyüz yıl " alınış yılı" demeği günah sayarak onun yerine " açmak " sözünün düpedüz Arapçasını geçirmişler.
Bunun görevi de Türk Tarih ve Dil kurumuna düşmektedir.. Neden kelimeleri Arapçadan alıyoruz da Göktürkçe'den almıyoruz, bu da işin önemli noktası.
Tanrı Türkü Korusun.
Saygı ve Sevgilerimle.