Avluda incir ağacı
Bahçede, daha doğrusu avluda ağaçlar vardı. Meyve ağaçları. Bir dut, bir zerdali, bir incir, bir asma vardı yediveren cinsinden. Evin erkeği orta yaşlı bir adamdı. İşi yoktu. Her sabah ağaçlarla meşgul olurdu saatlerce. Ağaçların dibini beller, toprağını havalandırır, etrafına çember şeklinde toprak seti yapardı. Bir çeşit evlek hazırlardı. Avlu girişindeki musluğa hortumu takar, hortum çıkmasın diye musluğa bağlardı. Sonra da o daire şeklindeki ağaç diplerindeki evleklere su akıtırdı. Ağaç bedenlerindeki yaralı yerleri tamir eder, soyulmuş kabukları adeta pansuman ederdi. Ağaçlar meyveye duracağı mevsimde aşılama yapar, meyve tipleri asardı dallarına.
Xxxx
İncirler, dutlar, üzümler, zerdaliler yani kayısılar olgunlaştığında çocuklar neşe içinde o meyveleri toplayıp yerlerdi. Adam o ağaçlarla öylesine ilgileniyordu ki, çocuklar da kimi zaman soruyorlardı.
-Baba, bu ağaçlarla bu kadar ilgilenmesen meyve vermez mi?
Adam çocuklarına eğitim vermenin fırsatını bulurdu böylece. Şöyle anlatırdı adam:
-Evlatlarım, ilgi gıdadır. Sizinle de ilgileniyorum. Çünki bir babanın evlatlarına ilgi göstermesi yaratılış gereğidir. Evinizde ağaç, bitki, hayvan, zararsız börtü-böcek varsa onlara da ilgi gösterdiğinizde, fıtrata uygun bir yaşam sürülür.
Yaratan’ın keainata koyduğu kanunlar vardır. O kanunlara uymak, Kur’an’daki emirlere uymak kadar gereklidir.
Xxxx
Bir mevsim geldi. Nereden buldularsa buldular. Üç-beş tane ipek böceği bulmuşlardı. Her bir çocuğun kutular içinde bakımını yaptığı ipek böcekleri dut yaprağı ile besleniyordu. Dut yaprağı ise avludaki dut ağacında bolca vardı. Mevsimi geldi, ipek böcekleri kozalarını ördüler, beyaz, sarı, tertemiz kozalar, adeta yer fıstığı şeklinde ortaya çıkmıştı. Ama o kozaları ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İpeğin o kozalardan yapıldığını duymuşlardı. Sonra ipek böceği tırtılları o kozaları delerek uçup gittiler. Çocuklar çok üzüldüler. Oyuncakları, edinebildikleri tek mülkleri ellerinden uçup gitmişti. Böceklerin delerek bırakıp gittikleri kozalar bir müddet daha çocukların oyuncağı olmayı sürdürdü ama sonra çöpe atılmaktan kurtulamadılar.
Xxxx
Bir mevsim geldi, zerdali ağacının meyvesi olmadı. Çocuklar hayretle babalarına sordular.
-Çocuklar, ağaçlar korunmalı. Bu sene kireç yetmemişti, zerdali ağacını yarı beline kadar kireçleyememişti. Karıncalar o ağacı talana ettiler. Ağaç da o karıncaların verdiği zarara dayanamayıp meyveye duramadı. Ağaçlar karıncalardan da, örümceklerden de , başka zararlılardan da korunmalıdır.
Çocuklar yine bir hayat dersi almışlardı ama, belki de sanayi mevsimine taşınan ülkelerinde artık hiç işlerine yaramayacaktı.
Xxxx
İncir bir defasında tatlanmamıştı. Sebebi ne olabilirdi acaba? Adam yaşlanmıştı, hastalanmıştı. Ağaçlara eskisi gibi sevgi ve şefkatle zaman ayıramıyordu.
Ama adam biliyordu. Ağaca açıkça zarar verilmemiş olsaydı, yine baldan tatlı incirler olacaktı. Ağaca zarar verilmişti.
Çocuklar avluda oyun oynuyorlardı. Oyuna ara vermek zordu çocuk için. Çişleri gelmişti ama, oyunu bırakıp helaya gidemiyorlardı. Birisi ağacın dibine işedi. Onu gören diğer çocuklar da aynı şeyi yaptılar. Hatta kim ne kadar çok yeri ıslattı diye aralarında yarıştılar da.
Xxxx
İncir ağacı hem gerekli ilgiyi görememiş hem de afacanların sidik yarışına mahal olmuştu. İncir ağacı küsüp meyve vermezlik etmedi ama, verdiği incirler yenecek tatta olmamıştı.
Hayatta verdiğiniz kadar alırsınız demek doğru olmaz. Allah istediğinde verir, istediğinde azaltır, ya da hiç vermez. Verilen her şey nimettir ve ikramdır. Verilmesi zorunlu değildir. Ama Rabbimiz ol dedi mi olur.