Avrasya'ya sahiplenelim…
Öte yandan küreselleşmenin bütün boyutlarıyla yaşandığı bir ülke hemen hemen yok gibidir. Küreselleşme günümüzde hala bir idealdir. Milletlerin görevi, her gün biraz daha
bu ideale yaklaşmak için çalışmaktır. Yoksa, çeşitli ülkelerde göze çarpan kusurlara ve ortaya çıkan bazı başarısızlıklara bakarak, küreselleşmenin kötülüğüne veyahut iflasına karar
vermek, örneğin iyi kullanmasını bilmeyen bir elde ilacın yararsız kalmasına bakarak, onun zararına inanmak kadar bir gaflet teşkil eder.
Avrasya felsefesine yaklaşırken yaşamakta olduğumuz küreselleşme çağında, küreselleşmeye toptan karşı çıkarak, Avrasya'yla ilişkilerimizi yeterli görerek Türkiye'yi küreselleşmenin dışında tutmaya çalışmak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Önemli olan, ulusal menfaatlere ve ulusal kültürlere
zarar vermeden küreselleşmenin içinde yer almaktır.
Küreselleşme karşıtı bir tavır oluşturarak, bütün dünyayı etkisi altında tutan küresel olgulara karşı koymak da mümkün değildir. Milli devlet ortamı içinde ve yerel boyutlarda gelişmiş insanın ufkunu, küresel boyutlara taşıyarak, küresel düşünen ama yerel çözümleyen bir düşünce oluşturmak zorundayız. Böylesine bir durum çağdaş uygarlığa ayak uydurabilmenin bir ön şartıdır.
Çağdaş uygarlığın üstüne çıkmayı da, milli bir hedef gibi yorumlamalı, insanlarımızı bir taraftan milli ve manevi değerlerimize bağlı fertler olarak yetiştirirken, öte yandan da, milli kimliklerinden taviz vermeden evrensel değer ve oluşumlarla uyumlu şahsiyetler haline getirmek şuuru içinde olmalıyız. Dolayısıyla çağdaşlık ve ilericilik düşüncesi, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma doğrultusunda ele alınmalıdır. Günümüzün deyimiyle Avrasya birlikteliğimizde; AB ilişkilerimizde, NATO sorumluluklarımızda, ABD partnerliğimizde, İslam ülkeleriyle temaslarımızda küresel düşünüp,
ulusal bir hareket tarzını geliştireceğiz. Kendimiz için oluşturacağımız bu hareket tarzının partnerlerimiz tarafından da kendi ölçü ve kriterlerine göre değerlendirmelerini de teşvik
edeceğiz. Böylelikle ortak değerler üzerine ilişkiler oluşacak ve belirli konularla sınırlı kalmayan geniş ve kapsamlı bir birliktelik oluşacaktır.
Avrasya'nın birlikteliğine neden gerek görüyoruz?
Zira küreselleşme bizi ortak paydalara yöneltmektedir.
Küreselleşme olmazsa yabancılaşma ve yalnızlaşma yalnız ekonomik boyutta değil ruh yapımızda da kendini gösterecektir.
Zira küreselleşme genci ihtiyara, köylüyü şehirliye yaklaştırmaktadır.
Aydının cahile ilgisini arttırmaktadır.
Zenginliğin sefaleti sömürmesini durdurmaktadır.
Güçlünün mazlumu ezmesine ve huzuru bozmasına izin vermemektedir.
Kültürü inançla karşı karşıya getirmemektedir.
Siyasetin ve siyasi partilerin birbirlerini birer düşman görmesine son vermektedir.
Küreselleşme bütün bu boyutlara ulaşabilip ideal bir felsefe yaratabilmiş midir?
Hayır!
Gene çocukların oyun oynayacakları çayırları, arsaları, büyükleri n üzerinde rahatça yürüyebilecekleri kaldırımları yoktur.
Dilencilerin yüzsüzlüğü, zenginlerin merhametsizliği, güçlülerin insafsızlığı, gençlerin itaatsizliği, yaşamın kuralsızlığı sürmektedir.
Ama her şeye rağmen küresel bir dünyada Avrasya'da birlikteliğe ulaşmakla zorunlu olduğumuza inanıyorum.
Birlikteliğimizle bölgemizde ekonomik hayatımızı büyültüp, maddi varlığımızla birlikte, ellerimizle, zekanızla tekniğin ve zenginliğin gelişimini sağlayacağız.
Ulusal deha ve ulusun sahip olduğu yüksek ahlakın ve maddi kuvvetin, manevi iktidarın emrinde bir seferberlikle çağdaşlığı yakalayabileceğiz. Manevi iktidar, ulusların hiç değişmeyen olgunlaşan ve daimi kendisi kalan ruhudur. Ulusun kişiliğiyle şekillenecek ekonomik yapı ise çağın ölçülerini ya- kalayabilecektir.
Küreselleşmenin ortaya koyduğu değişimin ihtişamında kendi hayat sahnemizdeki değişiklikler yalnız ekonomik yapılanmada değil ahlaki ve sosyolojik bünyenin değişimlerinde de gözlenecektir.
İşte Avrasya'da birlikteliğin ruhu budur.