CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

AYAKKABI…

Canım bir şeye sıkkın. Evden çıktım . Niyetim Üsküdar’a inmek. Tam o sıra ikindi ezanı okundu.

Abdestim varken vakti ifa edeyim deyip hemen oracıkta, yolumun üstünde  bulunan küçük camiye girdim. Kapının önünde ayakkabımı çıkardım . Eğildim ayakkabılarımı alıp içeri alayım. 

İncecik bilekli  zayıf bir el   uzanıp ayakkabılarımı aldı.  Başımı kaldırdım. Baktım ak saçlı, temiz giyimli tahmini yetmiş yaşlarında zayıf ince efendiden bir  zat.

Gülerek; “Hizmet Allah içindir “ dedi.

Durakladım, tıpkı rahmetli anamın sözleri… 

Sesinden, tarzından adamın,  bizim o taraflardan  olduğuna  hükmettiğim adamın eline yapışıp;  “Estağfurullah abi, beni mahcup ettiniz”   diyerek  ayakkabılarımı elinden aldım.  Önünden çekilip  yol verdim.

Bitlisliymiş. Seneler  olmuş İstanbul’a geleli. Gelmiş ve kalmış. Bir daha da dönememiş…

Bizim oraların adetlerindendir; eve bir misafir gelse, ayakkabısı kapı önünde düzeltilir.  Büyüğün önü kesilmez.  Büyük dururken küçük makatın ( divanın) baş köşesine kurulmaz. Otururken bacak bacak  üzerine atılmaz.  Sözü kesilmez.  Sofrada kaşık tepeleme doldurulmaz.  Yemek çok çiğnenir.  Çay ,çorba içerken ağız şapırdatılmaz  vesaire ...  

Çarşıda, pazarda, camide vesairede  gördüğümüz o kibar , efendi insanlar  bugün fakir düşmüş olsalar  bile , bizim için  yere düşen altın  hükmündedirler.

Paranın pulun insandan daha çok itibar gördüğü, aslanın kediye boğdurulduğu  insani değerlerin ayak altında sürüklendiği günümüzde, savaştan, yoksulluktan kaçışlarla yerinden yurdundan olmuş ,metropolleri dolduran devlet düşkünü nice insan görürsünüz. Bu insanlar  bir zamanlar  misafir, sofra sahibiydiler. 

Yarattığı  bilcümle mahlukatın, kurdun kuşun , börtü böceğin rızkını taksim ve tevzi  etmiş olan   Cenab-ı Rabbül Alemin,  yaşlı başlı , efendiden bir kuluna  , tanımadığı birinin ayakkabısını düzelterek  yaptırdığı bu küçücük “hizmeti” nasıl anlayalım?

Bu uyarı ne anlama geliyor?  

Bu , insan ruhuna vurulan  bir asalet mührü  olsa gerektir…

İnsana hizmeti kendimize görev bilirsek, dünya  daha  yaşanılır olacak… 

Ayakkabımı giyip ruhumda fırtınalar koparan  nice düşüncelerle dışarı çıktım. Karşı kaldırıma  geçtim. Baktım otobüs son yolcusunu almış  durakta beni bekliyor…

<