SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

AYNEN ÖYLEDİR..

Nisan ayları, yaşlılığa yaklaşan insanları, mevsimin aldatıcı etkisinde tutmasını iyi beceren, gözalıcı renklerle oyalayan günlerle doludur..

Ayla bütünleşen günlerin mevsime aykırı düşen zıtlıkları, insanları umutla umutsuzluk arasında dolaştırır durur.. Güneş açmış iken, arkasından beklenmeyen siyah bulutlar kümeleşir. Dertlerinden, sorunlarından sıyrılmayı bahar havasına bağlayanlar, birden içlerinde hüzün dolaştığını farkederler.

Nisan aylarının bu değişken portresi, Covid-19 mağdurlarını da sıkıntılı günlere hazırlar. Bunun doğal etkisi her yaşta insanı, Nisan aylarına karşı güvensiz yapar..

Bahar mevsimi özlenirken Nisan aylarını metroloji pistinde dans eden tavırlar içinde bulanlar, kırlara, yeşilliklere, özlem duyma hevesi içine girerler.

Nisan aylarının yağmuru da şaşırtıcı olur.. Kısaca, “baharı görmeden yaz gelecek” diyenler yaşlanmanın sorunlarına dalar giderler..

Söylemek istediğimiz, gençlikte yollar aşılırken, tadını çıkaracak fırsatlar elinize geçtikçe, olanakların elverdiği bütün çarelere başvurun.. Yaşam düzenleri gençlikte kurulur. Şayet yaşam biçimlerini yeni tercihlere yöneltmemiş iseniz bulunduğunuz yolda çözümsüzsünüz demektir. Yıllarca bir çok şeyin içinde bocalayanlar, bir günlüğün her günkü bölümünde daima zamanı öldürürler. Hiçbir şey yapmamak günlük sıkıntıları davet eder. Bunalım ortaya çıkar. Bunun doğal sonucu depresyondur. Kişiliğinizi belirleyen pozitif duygularınız olmadığı vakit sürekli değişim, fiziksel bedeninizi yıpratır. Gençlik yıllarında geleceği hakkında olumsuz düşünenler, önlerindeki uzun yollara güvenmesinler. Bilgin Panin’in dediği gibi, “gençlikte günler kısa, yıllar uzun görünür..” İnsan kendine zarar vermiş bir ömrü boşuna tüketmiş olur. Amaç olmayan yerde zaman buhar olup uçar gider.

 Düşünün ki yaşlılıkta, yararlanamadığınız bir gençliğin ihtiyarlığa hiçbir faydası kalmaz. O halde neler yapılmalıdır? Yazımızın başından beri izah ettiğimiz en tehlikeli süreç, gençlik yollarında başlar. Bizim toplumumuzda gençlerin yaşlılığa hiçbir hazırlığı görülmez. Gençler geleceğe karşı genellikle ürkek ve çekingendir. Yaşadıkları ortam, çevre ve sosyal ilişkilerin bezginliğine ve yorgunluğuna göre bir yaşam biçimine yatkın kimselerdir. Kendilerini kadere bağlı gençlik suçlusu olarak algılarlar. Onlar için gelecek zaman , “aldatıcı ve hoşlanılmayan bir akıştır. Bu nedenle gençler “boş vericiliği” daha çekici bulmaktadırlar. Yaşlılar “çok şükürle” yaşamlarını zenginleştirme yolunu uygularlar. Bundan da büyük ölçüde kazançlı çıkarlar. Yaşlılıkta çöken bedenlerini bununla zinde tutmaya çalışırlar.

Ömür bir dalga kıran gibidir. Geride iz bırakmaz, sürüklediğini alır götürür. Yaşama karşı gençlikte ortaya çıkan bezginlik, üzgünlük yakınmaları da aynen dalga kıranlara benzer. Mevsimler geçer, ağaçlar yaşlanır ama, yakınmalar, gençliğin yolunda hep engel olarak kalır. Kötü bir yolda araçla gidilirken sarsıntılar rahatsızlık verebilir.

Geleceğinin gerekçesi ne olmalıdır? Üzülmemize gerek yok.. Yeteneklerinin farkında olan aydınlıklı kafalı, düşünceli genç beyinler, umutlarının tesellisini depreşip hallerden sıyırıp, depresyon baskısından kurtardıkları gün, “boş vermişlik” iletinden sıyrılırlar. Uzun gibi görünüp birden eriyen gençliğin zamanlamasına engel olabilecek birini seçmiş olurlar.. Bu konuda eğitim kurumları, becerikli davranabilirse doktor hastanın ayağına gitmiş olur..

<