BÜLENT UĞUR

BÜLENT UĞUR

Azerbaycan gözlemleri (3)

KARABAĞ

 

Bölgeye özel izinle gittik. Henüz ziyarete açık değil. İşgalden kurtarılmış Azerbaycan topraklarına daha girişte büyük bir heyecan kaplıyor insanı. Ancak hemen ardından hüzün kaplıyor. Tümüyle yıkıntı haline getirilmiş köyleri, kasabaları görünce bir taraftan hırslanıyor, diğer taraftan da üzülüyorsunuz. 30 yılı aşkın süredir çekilen acıları düşünüyorsunuz. Tüm dünya devletlerinin bu haksızlığa kıllarını kıpırdatmadığını hatırlıyorsunuz. Ne zaman ki kendi gücünüzle kendi işinizi görmeye başlıyorsunuz, o zaman tüm dünya harekete geçiyor. Ama bu defa da onlar için iş işten geçmiş oluyor, “Demir Yumruğu” sadece terörist Ermenistan değil, onun bu işgaline göz yumanlar da kafalarına yiyorlar.

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” sözünün gereğini yerine getiren tüm şehitlere selam olsun, gazilerimize can sağlığı diliyorum.

Fuzuli’den Şuşa’ya giden yola “Zafer Yolu” ismi verilmiş. Ermenilerin vandallığı ve insanlık dışı hareketleri sadece yıkmak, yakmakla sınırlı kalmamış, çekildikleri her yeri mayınlamışlar. Bölgede mayın ve bomba temizlemesi tam olarak yapılmadığı için her yerde uyarı levhası var. Temizlemenin uzunca bir zaman alacağı söyleniyor. O nedenle henüz sivil halk bölgeye taşınmamış.

ŞUŞA

 

Şuşa’ya yaklaştığımızda bir köyün önünde bugünleri gördüğümüz için şükrettim. Daşkesen kasabasına geldiğimizde Şuşa ile arasında bulunan yüksek ve dik dağı gördük. Bu dağ Azerbaycan askerinin kahramanlık destanının zirvesi olmuş. Bir kartalın bile uçarken dikkat etmesi gereken sarp kayalık yamaca Azerbaycan’ın gözü pek askeri tereddütsüz tırmanmış. Şuşa’ya ilk Azerbaycan askerinin girişi bu şekilde olmuş, ardından da Şuşa tümü ile temizlenmiş.

Şuşa’nın girişine yeni bir enerji santrali inşa edilmiş. Bölgenin tüm enerjisi buradan karşılanıyor. Merkeze girdiğimizde İlham Aliyev’in Şuşa’nın işgalden kurtarılmasının hemen ardından söylediği söz bizi karşılıyor: “Aziz Şuşa sen azadsan! Aziz Şuşa biz qayıtmışıq (dönmüşüz)! Aziz Şuşa biz seni dirçeldeceyik! Şuşa bizimdir!”.

Şehirde Ermeni yıkımından zarar görmeyen bina hemen hemen yok. Şuşa şu anda bir “inşaat kent” görünümünde. Normalde 20 binden fazla insanın yaşayabileceği şehirde bugün sadece 2 bin kişi varmış. Onlar da resmi görevliler, güvenlik güçleri, yeniden yapılanma işleri ile uğraşanlar ve bunların otel, restoran, market hizmetlerini görenler. Arada bir resmi heyetlere ve özel izinle gelen turist (yerli) gruplarına rastlıyorsunuz. Şehrin ancak bir yıl sonra normal yaşanacak bir şehir haline gelebileceği söyleniyor.

Şuşa’nın sembolü olan kalesini ziyaretle işe başladık. Yine Şuşa’nın sembolü olan ve ilkbaharda çıkan Harı Bülbül’ü göremesek de burada bir simgesini gördük.

Yeni yapılan valilik binasının önünde 3 adet büst var. Bunlar Şuşa’nın önemli değerleri sayılan Üzeyir Hacıbeyli, Hurşidbanu Natavan ve Bülbül ait. Bu büstlere Ermeniler kurşunlayarak zarar vermiş. Büstler, bölge işgalden kurtarıldıktan sonra ancak onarım yapılarak yeniden sergilenebilmiş.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşından hemen önce Şuşa’nın Cıdır Düzü denilen bölgesinde bir halay çekme olayı vardı. Bu sadece Azerbaycanlıları değil tüm Türk alemini kışkırtmıştı. Şuşa özgürleştirildikten sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev buraya özellikle gitmişti. Benim de içimde bir ukdeydi. Gittim ve orada halay çektim.

Azerbaycan’ın değerlerinden Molla Penah Vagif’in mezarı, Ermeniler bölgeyi işgal edince dağıtılmış. Burası, Şuşa işgalden kurtarılınca ilk başta inşa edilen yerler arasında bulunuyor. Mezarın hemen üstünde bulunan Şehitler Hiyabanı, Birinci Karabağ Savaşı’nda şehit olanlar için yapılmış. Ancak Ermeniler bölgeyi işgal edince burayı da tamamen dağıtmış. Şehitlik, bölge azat olduktan sonra yeniden düzenlenmiş.

Restore edilmekte olan yerler arasında camiler ve kiliseler de bulunuyor. Aşağı Gövher Ağa Camisi, Yukarı Gövher Ağa Camisi, Saatli Camisi, 2 adet Alban kilisesi bunlar arasında yer almakta. Kiliselerin restorasyonuna baktığımda şunu düşünmeden edemedim. “Ermeni cami yıkar, Türk kilise yapar. İşte bizi büyük yapan da bu!” Bölgede bulunan bir yetkiliye kaç caminin olduğunu sordum. 17 tane olduğunu bunlardan 15’inin yıkıldığını sadece 2 tanesinin kaldığını söyledi. “Ermeniler o iki taneyi neden yıkmamışlar?” diye sorduğumda aldığım cevap beni iyice şaşırttı, “İranlılar geldiğinde kullansınlar diye”.

Ağa Kahraman Mirsiyaboğlu Kervansarayı, İki Katlı Kervansaray restore edilmekte olan kervansaraylar arasında. Han Sarayı / Natavan’ın evi, Seferov Kardeşlerin Kervansarayı ise restorasyon bekliyor.

Bülbülün Müze Evi, 3 çeşmeli Bulak restorasyonu biten tarihi yapılar arasında yer almakta. Esat Bey’in evi, Hacı Kuluların evi ise restorasyon bekleyenler arasında. Aslında o kadar çok restorasyon bekleyen tarihi bina var ki, şehri resmen yeniden imar etmek gerekiyor. Restorasyon işlerinde birçok özel teşebbüs sponsor olarak belli yerlerin yeniden imarını üstlenmiş. Bölgede iş yapan çok sayıda Türk firması da bulunmakta. 

Şuşa’dan Hankenti adeta “Kartal Yuvası”ndan görünür gibi görünüyor.

FUZULİ

 

Fuzuli’yi Şuşa’ya giderken yoldan gördüm. Şehir tamamen yıkıntı halinde. Ancak başta yol olmak üzere birçok inşaat çalışmasını Fuzuli’nin çevresinde gördük. Bunlar arasında ilk etapta gerekli olan fabrikalar da vardı. Yakın zamanda açılan Fuzuli Havaalanı bölgeye ulaşımda önemli bir görev üstlenmiş durumda.

Bölgede mayından temizlenmiş araziler işlenmeye başlanmış.

<