BABIÂLİ'DE BİZ HERKESİ ELEŞTİRİYORUZ. ACABA BİZİ KİM ELEŞTİRECEK ?..
Metin Bademli’yi tanımam, meslektaşım, yalnızca adını bilirdim. “Parasız Kitap”ı nereden
bulmuşsa, okumuş tebrik için geldi ve bana spor dünyamızla ilgili “Düdüklü Mafya” adlı kitabını
hediye etti. Okudum, çok beğendim. Ayrı kulvarlarda koşmamamıza rağmen, üslubu, yürekli cümleleri
hoşuma gitti, aşağıdaki mektubu yazdım.
Sayın Metin Bademli
İst. 20.03.2002
Değerli Kardeşim,
Eline, beynine ve kahraman yüreğine sağlık. Kitabını zevkle, keyifle ve zaman zaman da
imrenerek okudum. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini ayırmış, herşeyi mükemmel değerlendirmiş ve
“gazeteci milletine asla güvenme” diyebilecek özeleştiriye bile mertçe ulaşabilme seviyesini ve
büyüklüğünü göstermişsin. Seni kutlarım... Ne kadar haklısın. Önceki akşam bir kokteylde, nasıl
kulaklarını çınlattım, bilemezsin. Biz niye bu kadar küçüldük, minnacık bir sosis, bilye kadar bir
köfte ve bir duble rakıya satılıyoruz... Yazıklar olsun...
İnan bir kez daha şaşırdım. Akbabalar bizimkileri bir görseler, utançlarından leşe daha edepli
üşüşürler...
Neyse, Aziz Kardeşim,
Artık eskisi gibi iyimser değilim, üstelik bundan böyle onurlu ve mesleğine aşık gazetecinin,
kolay kolay gazetelerin başında görev alacağını sanmıyorum. Ruhunda bu mesleği amatörce
yaşatmayanlar, ne olurlarsa olsunlar, bir gün bizim gibi idealistlerin başarılarına gölge
düşüreceklerdir.
Ülkedeki herşey gibi bu nadide meslek de erozyona uğramış durumdadır.
Yine de biz, elimizden geleni ardımıza koymadan, kendi çapımızca yazmaya devam etmeliyiz.
Hiç olmazsa gelecek nesiller, satırlarımızdan ne kadar haklı olduğumuzu anlayabileceklerdir. Bu da,
bize yeter...
Sevgiler, Aziz Kardeşim.
Engin Köklüçınar
Niye bu mektubu yayınladım, biliyor musunuz?
Kendimizi tanıyalım. Aynada yalnız dış yüzümüzü seyretmeyelim, iç dünyamızı da görelim
diye...
İç dünyamızı hiç sormayın. Mesleğimizin kutsallığından koptuğumuz gibi, birbirimizden
de koptuk. Kendimizi eleştirecek cesaretimiz bile yok. Bir meslektaşımı görmek için bir daveti dört
gözle bekliyorum. Şimdi tek ümidim var. Meslek kuruluşlarımızın bir bahane ile bizi yanyana
getirmesi...
Konuşa, konuşa yanlışlarımızı bulacak, ne yapmamız gerektiğine birlikte karar vereceğiz.
Bu toplumu yönlendiren ünlü birçok gazetecinin tanımadığı, belki de bilgisizliğinden tanımaya
değer bulmadığı Yusuf Ziya’nın o müthiş sözünü izin verirseniz tekrarlayacağım;
“Gazeteci, gözlerinde kalbi görünen adamdır. Onun içyüzünü, her gün sayfaların dış yüzünde
seyredersiniz.”
İşte o zaman gazetelerimizin dış yüzünde, rakip gazete sahiplerinin devlete attıkları kazığı;
Ülkenin eğitime ihtiyacı varken; popstar’a katılanların, kaç kişi ile yattığını, kimleri sevdiklerini,
kimleri sevmediklerini, hangi bara gittiklerini, ne yediklerini,
Üç türkücü ile beş mankenin apış arası problemlerini;
Dün vatan haini ilan ettikleri politikacının bugün nasıl vatan kahramanı olduğunu;
Okuyamayacak ve seyretmeyeceğiz...