ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

BABIÂLİ'DE ÜÇ BİN TİRAJLI DERGİNİN HİKAYESİ

Akkan’la (Dr. Akkan Suver) bir dergi çıkarmaya karar verdik. O, Son Saat’te çalışıyor, ben Yalçın Toker’in T. Ticaret Postası’nda.

Adını ne koyalım. Düşündük, taşındık, “Köylü” koymaya karar verdik. Atatürk, “Bu milletin efendisi köylüdür.” dememiş miydi? En iyi bu isim olur dedik. Çünkü o zaman ülkede müthiş bir enerji ve hareketlilik var. Biz de inanmışız ki, bu vatanın refahı, köylünün kafasını kaldırması ve zenginleşmesi ile başlar. Hadi dedik bu “Köylü”nün önüne, bir de “Kalkınan” koyalım. Ve işte “Kalkınan Köylü” böyle doğdu...

Akkan’la nasıl çalışıyoruz, anlatamam. Akşamı sabaha, sabahı akşama katıyoruz. Hani ünlü Beyti’nin dediği gibi;

“HİÇ KALKTIĞIMIZ GÜN YATMIYORUZ,

 HEP ERTESİ GÜN YATIYORUZ.”

Çok kısa bir süre içinde, derginin tirajını 3 bine çıkardık. Evet yanlış okumadınız. 1965’de Kalkınan Köylü’yü 3 bin basıyoruz, vallahi de billahi de 3 bin. Bu rakam anormal bir şey. Aynı dönemde Metin Toker’in AKİS’İ var, 5 bin - 6 bin satıyor.

Zaman zaman Şevket RADO, Hayat’ın artık kağıtlarını ücretsiz veriyor. US’ların Vakit Matbaasında basıyoruz. Tabii Hayat’ın kağıdı tifdruk, biz düz baskı yapıyoruz, Gıyas Usta ile makine başında kağıtları emici pompa çift almasın diye devamlı bakmaktan gözlerimiz yoruluyor. Ama çok keyifleniyorum. Keyifleniyoruz.

Her sayı, Akkan’la bana, evladımız gibi geliyor.

Üçbin basıyoruz diyorum. Çünkü şirketlerden abone yapmışız. Şirkete 50 abone yaptıysak 1 adedini şirkete, diğerini ise derginin kapağına “Bu dergi ................. tarafından KÖY KİTAPLIĞINIZA armağan olarak gönderilmiştir.” ibaresi yapıştırarak postalıyoruz. Ne bileyim. İşte Beykoz’un Akbaba köyüne, Silivri’nin Kavaklı köyüne, Giresun’un Uluyol köyü’ne, Bitlis’in Çandarlı köyü’ne...

Dergimizin içeriği (muhteva) ise bir harika. Öyle makas falan yok! Önemli kalemlerden rica minnet yazı alıyor, yayınlıyoruz. Tabii, bazı yazıları da onlar veriyorlar, ilginç ropörtajlarla, seri yazılarla pırıl pırıl bir dergi.

O zaman komünizm tehlikesi, dünyadaki en büyük sorun. Rusya fırtına gibi esiyor.

Hele ki, 1965 seçimleri sonucu TİP (Türkiye İşçi Partisi) meclise 14 milletvekili sokmuş ve grubunu kurmuş, tüm özel sektör panikte. Bu Türkiye’de ilk kez oluyor. Herkes şaşkın...

Hem güzel konuşuyorlar, hem güzel yazıyorlar. Dergileri satıyor. İyi bir koordinasyon ve birlik içindeler. Ehh zaman onların zamanı...

O güç, o moral, o güvenle bağırıyorlar; “Ülkenin kalkınması için tüm fabrikalar devletleştirilsin, tüm sektörler millileştirilsin, yatırımlar dahil ticari hayatın tüm işleyişi devletin eline teslim edilsin.”

Bu demekti ki; özel sektörün çanına ot tıkayacağız. Tabii, bu arada Rusya da bastırıyor. Yeni yeni palazlanan özel sektörümüz ise şok durumda...

Biz de Akkan’la 22-23 yaşında, zımba gibiyiz. Çene var. Kılık kıyafet var. Kelle, kulak yerinde. Gözlerimiz felfecir okuyor. Öyle canlı öyle heyecanlıyız ki, o komünizm de neymiş. (!) Biz onun          gırtlağını sıkarız.

Bütün özel sektör peşimizde...

Dergimiz 32 sayfa, en az 15 sayfası ilan.

Kimler bizimle dost değil ki;

Lütfü Doruk (Arçelik), Emil Elagöz (Pirelli), Nuri Efe (Hoover), İlhan Lök (MESS), Beno Meroviç (Grunberg), Can Kıraç (Egemak), Bernar Nahum (Uniroyal), Halit Talayer (Good-Year), Fazıl Zobu (İSO), Behçet Osmanağaoğlu (İTO), Ahmet Ramazanoğlu (Mobil), Celil Layıktez (Oerlikon), Suphi Aydıner (Dökümay), Berti Kamhi (Beldesan), Turan Çağlar (Akbank), Sabri Toros (Güney Sanayi), Rıfat Saban (Berec), Süreyya Yüca (Vakıf Md.), Adnan (soyadını hatırlamıyorum) (İdaş), İsrael Menaşe (hatırlamıyorum), Ahmet Binbir (Otosan), Dündar Devres (Avukat), Mehmet Güler (Cihan Kom.), Kazım Taşkent (Yapı Kredi), Kamil Yazıcı (Jawa), Hayri Gönen (İstanbul Bankası), Hikmet Erenyol (İşadamı), Cenan Sahir Sılan (Transtürk), İlhami Ergeneli (İşadamı), İbrahim Ildır (THY), Hayri Baran (Armatör), Ertuğrul Soysal (Atlı Zincir), Hikmet Akıncı (General), Faruk Yüce (Öğretmen), Berç Toroser (Ressam) ve ayrıca o zaman da büyük, şimdilerde de büyük iki isim İlancılık’tan İzidor Baruh ile Man Ajans’tan Eli Acıman bizim bir dediğimizi iki etmiyorlar. Ve birçok ilan da onlardan geçiyor.

Ya Ankara?.. Başta büyük dostumuz, örnek insan Munis Faik Ozansoy (Başbakanlık Müsteşarı), Orhan Işık (ASO), Ahmet Demiryüce (Zonguldak Senatörü), Galip Kardam (İşadamı), İdris Yamantürk (İşadamı), Hüseyin Sermet (Koç Ank.), Halil Kaya (Türk Traktör), Necdet Egeran (Ank. Mobil), Gaston Nahum (Doğan Sigorta), Behzat Firuz (TKİ), Abdülkadir Ünek (EKİ), Mümin Erkunt (İşadamı), Servet Altunay (İşadamı), Mehmet Turgut (Sanayi Bakanı), Ali Naili Erdem (Milli Eğitim Bakanı), Sabahattin Tulga (Vakıflar Bankası Gn. Md.), Şükrü Er (İşadamı), Abdülkerim Doğru (Azot Sanayi Gn. Md.), Ali Suavi Yeğenoğlu (Sendikacı).

Ve de İzmir...

Başta Herve Gıraud olmak üzere, Noel-Şarl Mikalev ve birçok sanayici.

Bu insanlar bizi birbirlerine tavsiye ediyorlar. Biz elimizde çanta öğleye kadar kapı kapı geziyor, ilan abone işleri ile uğraşıyor, öğleden sonra da derginin yazılarını ayarlıyor ve gazetelerde çalışıyoruz.

Dünya tatlısı, asalet timsali rahmetli Munis Faik Ozansoy Başbakanlık Müsteşarı idi. Bizi devlet bankalarına yollar, “Bu çocukların isteklerini yerine getirin, yardımcı olun.” derdi. Biz iki idealist insan, üç kuruşluk ilan ile beş kuruşluk abone ister, istediğimizi de alır, edebimizle oradan ayrılırdık.

Hiçbir zaman ”Bize devlet kredisi verin” demedik.

Biz Akkan’la bu işleri yaparken, birileri Sirkeci’de jant kapağı ile oto silecek lastiği satıyor, biri babasından kalma bölge gazetesinde genç kızlara sarkıyor, birisi de daha tam müslüman olmadığından edebiyat fakültesi duvarlarına “sen daha toysun”un karşılığını yazıyordu. Bir başkaları da, babasının kazandığı yol ihalesinde ne iş yapacağını, anasına soruyordu!..

Yüce Allah’ın, şanssız kuluyuz. Şu yazının başında isimlerini saydığım o müstesna, mutena ve saygın insanların yerine, şu hortumculardan biri o zaman karşımıza çıksaymış, şimdi biz de Akkan’la çok büyük adam (!) olacakmışız.

Neyse bunu şanssızlık değil de, şans olarak algılıyor. Ve;

“DÜNYADA EN BÜYÜK SERVET İTİBARDIR.

 HERŞEYİNİ KAYBET, FAKAT İTİBARINI ASLA.

 ÇÜNKÜ İTİBAR BAŞLI BAŞINA BİR SERVETTİR.”

Ölenlere Allah rahmet eylesin ve kabir rahatlığı versin, sağ olanlara da sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

 

<