BAĞDAT SÛFÎLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Kalp; Allah’ın insan bedenindeki ruhsal uzvudur, onun temel gıdası Allah’ı hatırlamak ve onu çağırmaktır.

Farklı bir İslami gelenek olarak ortaya çıkan tasavvufun ilk temsilcileri, en çok “tevhid” hakkında keşif ve deneyime dayalı bilgi elde etmekle ilgilenmişlerdi. Onlara göre insan hayatı gerçek anlamda ilerleyen ve giderek zorlaşan bir yolculuk, aralıksız sürdürülen bir Allah’a yakınlaşma çabasıydı. Sûfî inanışa göre, zamanın başlangıcından önce insanlar Ahid gününde Allah’ın huzurunda toplandığında insan ve Allah arasındaki yakınlığı yaşamışlar ve yaşadıkları süre boyunca bu yakınlığı canlı tutmak için Allah harici her şeye sırtlarını dönmüşlerdir. Kendilerinin Allah’a daha yakın olacakları günü beklerken geçirdikleri dünya zamanında devamlı Allah’ın varlığını ikrar ederek nefsin terbiyesi ile meşgul olmuşlardır. Çünkü “Kalp; Allah’ın insan bedenindeki ruhsal uzvudur, onun temel gıdası Allah’ı hatırlamak ve onu çağırmaktır.” Tasavvuf terminolojisinde “zikr” olarak adlandırılan bu ritüelden başka, duyma ve gözlemleme olarak adlandırılan “sema” ve Allah’a doğru olan yolculuk  yani “sülûk” ritüelleri de evrendeki tek gerçek varlık olan Allah’a yakınlaşma için yapılmaktaydı.

Allah’a doğru gerçekleştirilen bu yolculuğun makam ve kademeleri düşünüldü ama erken dönem tasavvufî ekol bunun sayısında bir fikir birliği tutturamadı. Ortak bir mutabakatın olmadığı bir diğer konu, dünyevi meşgalelerden yani nefsten ahirete ve Allah’ın ma’nen bulunduğu kalbe  dönük bir yaşam yolculuğunun sonunda Allah ile karşılaşmanın ne şekilde gerçekleşeceğiydi. Bununla ilgili çok tartışmalı fikirler olmakla beraber ortak nokta “yaratılan insanın en sonunda Allah’ta yok olacağı” ve bunun tek taraflı bir karşılaşma olacağıdır.

Bağdat sufilerine göre her insan Allah’a yakınlaşmak bir yana, yolcu dahi olamazdı. Yolculuk sadece Allah tarafından seçilmiş kişiler olarak görülen “Allah dostlarına” yani velilere evliyalara özeldi. Onlara göre bu seçilmiş kişiler, Allah’ın iradesinin birer savunucularıydı ve nefisleri sebebiyle körleşmiş olan insan ırkına Allah’ı hatırlatma görevini yerine getirmekteydiler. Bu kişiler, belirli toplantı yerlerinde bir araya gelmeye ve gruplar halinde seyahat etmeye başladılar. Kişinin kendinden geçmesi ve vecd haline girmesine vesile olan zikr çekme ve şiir ilahi okuyup dinleme şeklinde kendilerine has ibadet ritüelleri geliştirdiler, başta beyaz yün cübbe hırka giydirme ve bıyık kısaltma gibi halkaya kabul için belli pratikler benimsediler.

Yukarıda bahsettiğimiz örneklere birçok özellik daha eklenebilir. Sufizm ya da mistisizm aslında ortaya çıktığı dönemden itibaren kısa bir süre içerisinde özünü şekillendirmiştir. Daha sonraki dönemlerde belli coğrafyalara yayılıp, o memleketlere has birtakım inançlarla harmanlanmış, farklı inanç biçimleri ortaya çıkarmıştır.

Tavsiye kaynak; Ahmet T. Karamustafa : Tasavvufun Oluşumu

<