Bahar yılgınlığı
Bahar geldi. Hayatta kaç bahar yaşar insan kim bilir. Kime ne sayıda bahar yaşamak verilmiştir bilinmez. Yaşanan her bahar aynı duygular uyandırmıyor insanda. Çocukluk yıllarındaki baharlar, gençlik yıllarındaki baharlar ve yaşlılıktaki baharlar farklı duygulara gebe. Bu kadar değil. Hayatta başarıların, muvaffakiyetlerin üst üste geldiği yıllar ve kayıpların, kaybedişlerin yaşandığı yılların baharları farklı algılanıyor, idrak ediliyor.
Bahar kimime canlılık, heyecan, hareket getirirken kimine yorgunluk, yılgınlık, rehavet, gevşeklik getiriyor. Esasında yaşanan her an kişinin ruh haliyle alakalı olarak bir değer, ya da değersizlik kazanıyor. Yaratılış açısından her bahar aynıdır ama canlılar üzerinde de aynı devinimleri doğururken, insan üzerinde çok farklı duygular yaşanmasına yol açabiliyor.
Xxxx
İnsanın hazları, keyifleri, lezzetleri, tatları gibi acıları, elemleri, hüzünleri de izafidir. Görecelidir. Kişiden kişiye değişebildiği gibi zaman parçası anlarda da değişkendir. İnsan bu da geçer yahu diyen birisi de olabiliyor, dünyanın en talihsiz insanı benim diyen de. Allah Ademi yaratıp ona bir nefes üflediğinde o nefesin, o havanın, o ruhun hayata bakışı, olayları kavrayışı ve kabulü ya da reddi her insanda kendine özgü oluyor. İnsan ruhtan ibaret. Bu arada Nihal Atsız’ın Ruh Adam romanını okumak gerek. Konusu başka ama Ruh Adam önemli bir deyim.
Xxxx
Kaybetmenin mazereti çoktur ama o mazeretlerin hiçbirinin bir hakikati yoktur. İnsana Allah’ın takdir ettiğinden başkası gelemez. Ama bir ayet de ‘insana çalıştığından kesbettiğinden başkası yoktur’ mealinde. ‘Kim neyi ihlasla istiyorsa o, ona verilir’ mealindeki hadisi şerif de var. ‘Kişinin istediği kendisi için hayırlı olmayabilir, o yüzden Allah ona istediğini vermez’ hükmü de var. ‘Kim ne kadar hayır işlemişse, kim ne kadar şer işlemişse hesabını verecek’ anlamındaki ayet de çok tekrarlanır.
Bediüzzaman Said Nursi de ‘Sen Allah’dan bir erkek evlad istersin. Ama Allah sana hazreti Meryem gibi bir kız evlat verir. Çünki senin hakkında o daha hayırlıdır’ şeklinde aynı konuya ışık tutuyor.
Xxxx
Bahar yorgunluğu, bahar yılgınlığı baharla birlikte gelip geçer. Yaşanan hiçbir şey yaşanmamış olmaz. Kişi unutsa bile o yaşanmış, yaşanmıştır. Aslında hiç kimse yaşadığını da unutmaz. Ama her zaman bilincinde hazır bulundurmadığından unuttu sanılır. Hafıza bir kayıt defteri. Yaşanan her şey an be an kaydedilir. Kişi onun her sayfasını, her satırını her an göz önünde bulunduramaz. İşte unutma denilen durum bu. Ruh biliminin özel alanıdır. Hafıza, unutma, hatırlama.
Ruh biliminin alanında ele alınan darbeler var. Bedene yapılan darbeler tıp ilminin alanıdır ama ruha gelen darbelerin incelenmesi ve tedavi edilmesi ruh bilimin alanına giriyor.
Xxxx
Toplumla ilgili yazıları yazmak insanla ilgili alanlarda yazmaktan daha kolay. Toplum bilimle ilgili yazıları, sözleri herkes birbirine atıyor, kimse üzerine alınmıyor. Ama davranış bilimi, ruh bilimi böyle değil. Yakın çevredeki bildik, tanıdık, eş-dost, arkadaş, akraba, sevilen, sevgili sıfatı taşıyan kişilerle ilgili genel kaideleri yazmak bile onları kırıyor ve aksi tavır geliştirmelerine yol açıyor. Bu tür sözleri ve yazıları başkalarına yansıtmak mümkün olmuyor. O yüzden günlük yazılar, dergiler, gazeteler, ağnetler denetlendiğinde yazanların çoğunun toplumla ilgili yazdıkları, insanla, kişiyle, ruh bilimiyle, davranış bilimiyle çok yakın durmadıkları gözlenir. Kimse içinde bulunduğu kozada delik açmak istemiyor.
Xxxx
Yaşanan her darbe, ruha gelen her sadme derin yaralar açar insanda. O yaralar asla kapanmaz. Unutulmaz, kayıttan çıkarılmaz. Gün gelir kafa iki yana sallanır. Keşkeler, ah kafam nedametleri hatırlanan o darbe ve sadmeye gösterilen tepkiler olur. Lakin geriye dönüşü yoktur zaman nehrinin. Hep ileriye hep ileriye, sidre i müntehaya kadar akar gider.