SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

BALKON KÜLTÜRÜMÜZ MESAFE ALIYOR..

Balkon kültürünü Türkiye’ye yerleştiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmuştu. Başkanlığı dönemlerinde balkondan vatandaşlara hitap ederek güzel bir geleneği başlatmıştı.

Ülkemizin Koronavirüs belasıyla tanışmasından sonra da balkon kültürümüz; hastalıkla ölüm-kalım mücadelesi veren sağlık ekiplerine, “şükran ve minnettarlık” duygularını sunma ekinliklerine büründü. Korona’nın yayılmasını önlemek amacıyla kısıtlamalar konuldu. Belli yaş grupları, evlerinde gönüllü karantinaya çekilince, ülkemizin geleneksel kutlamalarına da bazı yöntemler getirildi. Örneğin, Cumhuriyetimizin kuruluş temelinde, tarihi koşullarına göre milletçe kutlanan 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ertelenmesi de zorunlu seçenekler arasına girdi.

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, kalabalık alanların Korona salgınına bulaşıcı zemin hazırlayacağı düşüncesiyle bayram kutlamalarının balkanlardan yapılmasının kararlaştırıldığını açıkladı. Böylece, ulusal tarihimizde çocukların simgesi haline gelen milli bayramımıza ait şenlik gösterileri, balkon kapsamında yerine getirilmiş olacak. Bunlar halkımızın değişik coşkusuyla renkli bir şölene dönüşecek. Bayraklar açılacak, ellerle tempolar tutulacak, milli marşlar söylenecek, herkes ışıklarını açıp açıp, kapatacak. Özetle vatanına, bayrağına, özgürlüğüne, birlik ve beraberlik anlayışına kenetlenen halkımız, balkon kültürümüzü efsaneleştirecek..

Tek açıklama şu kanıta dayandırılmalıdır:

“Halkımızın Koronavirüs’ü öldürücülüğüyle boğuştuğu bir dönemde evinde dört duvar arasında ve balkon kapsamında yılgınlık göstermeden moral gücünü nasıl şahlandırdığını dünya ülkeleri ibretle seyretmelidir.”

Yaşamın pek çok zorluklarına direnemeden bıkkınlık, hatta yılgınlık gösteren insanlara rastlayabiliriz. Sorunlara bütün gücüyle direnmek yerine, kendilerine yol gösterecek insanlarla karşılaşmayı, düşünenlerle karşılaşabiliriz.

Önemli olan hayatta yaşadıklarından ders çıkarmaktır.

Öldürücü bir virüsün gölgesinde yaşam korkusuna kapılıp bütün organlarını felç haline getirenlere ömrünün en son sınırını hatırlatırız. Moralinizi bozuksa, korku, endişe ve bunalım içinde iseniz hemen kendinizi bir yere oturtunuz. Örneğin, seçeneğiniz, en üst bir yaş basamağı olsun.

Koronavirüs olaylarına “yüz yaşın” gözüyle bakınız. İlk bakışta, bu öneri biraz tuhaf gelecektir ama , sorunları inceleme tarzınızın bir ölçüsü olacaktır. Yaşamın en son sınırı yüz yaşına erişenlerin edindikleri tecrübeler, alt yaşlardakilerin hayata tutunmalarının temeli olacaktır.

İnsan duygularını, sezgilerini araştırmalar, bir ömür sürecinde, aptallık konumuna düşenlerin envanterinden şu sonuçlara ulaşmışlardır:

“Yüz yaşına gelmiş olsaydım..” diyerek gençlikteki hatalarınızı nasıl gördüğünüzü sorgulayın.. Şimdi, tam zamanıdır. Evlerdeki gönüllü karantina dönemlerinde geçmiş günlerinizi analiz ediniz.

Doğa felaketlerinin her türlüsü karşısında, körlemesine gidenler, “boşa akıp giden bir hayatın” kurbanlarıdır.

Dünya düzeni kurulduğundan beri canlılar koşulsuz evrimlerle karşılaşmışlardır. Gezegenimizde bir sürü muammalar, insan neslinizi kurutmaya programlanmış olabilir. Ama, insan zekası, daima en üst durmanın genetik varlığını sürdürebilmiştir.

İnsan olmanın özelliğini, günümüzde “Koronavirüs” mikrobuna karşı yaşıyoruz.

Virüsün bulgularını çözmeye çalışan bir “Bilim Kurulumuz” var.. Asırlar boyunca sahip bulunduğumuz topraklar üzerinde büyük alimler yetişken üstün bir devletiz.

Korkmayalım..

Devletiyle, halkıyla, bilim kurullarıyla, akıl ve mantığın doğrultusunda yaşamak için mücadele prensibine ulaşmaya çalışıyoruz.

“Nasihat kış güneşidir, aydınlatır, ısıtmaz..” demiyoruz.

Evrenin “yaşam formu” böyle demiyor ama..

Urfa’da son kazılarla ortaya çıkarılan “Göbekli tepe”, son derece akıllı bir geçmişi kanıtlıyor. Milattan önceki dönemlerde, tarım hayatına yabancı bir kavmin kalıntı eserlerinde medeniyet izlerine rastlanıldı.

Dünya tarihine baktığımızda, yüzlerce doktrin, rejim, siyaset ve ekonomilerle geldik. Bir virüs her şeyi altüst etti. Birleşmiş Milletlerin beş büyüklerine karantina yolunu gösterdi.

İnşallah, kısa günler yaklaşacak ve gene milletçe balkonlarımıza çıkıp “Yaşasın Türkiye..” diye var gücümüzle haykıracağız!.

<