Bana Kalırsa / DEVLETTE İNSAN İLTİMAS VE LİYAKAT
Bugünden itibaren yine okurlarımla uzun sayılmayacak bir aradan sonra Yeni Gün Gazetesinin bana ayrılan sütununda buluştum, haftada bir gün bu köşede sizlerle birlikte olacağım .
Tarihte ki Türk devletlerinin en ihtişamlısı 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun yani Kanuni Sultan Süleyman”ın hükümran olduğu devirdir.
Bugünkü konumuz son aylarda medyada çok konuşulan liyakat konusudur.
Dünyanın üç kıtasında yükselme devrinde devletin idaresi öncelikle adalete dayanmıştır , ordu çok kuvvetli, hazine zengin , halk diğer devirlere oranla huzur ve refah içindedir, bunda en önemli faktörde devlette görev alacak insanın liyakatinin dikkate alınmış olmasıdır.
Avusturya – Macaristan imparatorunun fevkalade elçisi olarak İstanbul”a gelen Busbeq”in ünlü mektuplarında bu konuya değinilir.
Busbeq , padişahın huzuruna gittiği Amasya sarayında gördüklerini şöyle anlatır ; “ Etraf çeşitli rütbeden askerler ve kumandanlardan geçilmiyor , ayrıca bazı vezirler ve kadılar var , bu kalabalığa şöyle bir baktım hepsi taşıdığı mevkii ve rütbeyi sadece kendine güveni , cesareti ve şahsi liyakatine borçlu olan insanlar .
Buradakilerden hiçbiri sırf filanın soyundan geldiği için öbürlerinden üstün bir mevkiiye çıkmamış hakkı olanı almış insanlar . Dini tarikat ve cemaatlerden gelenler ise devlette sadece kadı ve şeyhülislam olabiliyor, bu kişilerin hepsine taşıdıkları göreve göre saygı gösteriliyor .
İşte bundan dolayı da bu törenlerde bizim saraylarımızda olduğu gibi hiçkimse daha öne geçeyim diye bir endişe duymuyor, çünkü Türklerde liyakat önemli, padişah rica ve minnetlere göre değil vereceği makama layık mi ona bakıyor, birikimli kabiliyetli ve seviyeli adam arıyor , işte bu nedenlerle de Türklerde herkes hak ettiği makımı ve ödülü alıyor.
Sultanın en yüksek makamına çıkanlar paşa ve vezir gibi rütbe alanlar arasında çobanlıkdan gelenler bile var. Türkler insanlarda meziyetlerin ırsiyet yolu ile babadan oğula geçtiğine inanmıyorlar , namussuz , hırsız, maslahatçı ve uyuşuk kişiler saray içinde de devlet katında da yükselemiyorlar.
Bizde isede diyor Busbeq; “ yüksek makamlara oturtulacak adamların kimin soyundan geldiğini bakılır .”
İşte görevi hakkı ile sadakat ve liyakat ile yapacak olanların Osmanlıda ki seçimi ile o dönemin avrupası arasındaki en önemli fark LİYAKAT ....
Bugün ise hangi partinin, hangi cemaatin taraflısı olanlar milletvekillerinin yada bakanların yakınları dostları devlet katmanında yer alıyor.
Sonuç ; liyakatli bireyin görevlendirilmesidir bunu gerçekleştiren devletler daima üstün, adam kayırıp kollayarak bireyleri göreve getiren devletler ise düşkün olurlar.
İmam GAZALİ ne güzel söylemiş ;
Layık olmadan
Devletin makamına atananlar
Astlarını ısırır
Üstlerine kuyruk sallarlar
Hoşçakalın esen kalın sevgili okurlarım.