Basın Birliği
CHP tek parti. İsmet İnönü eski bir paşa ve siyasetçi ama devlet adamı. Kurulan Cumhuriyetin
kurucusu. İstiyor ki, o cumhuriyet iyi noktalara gelsin. Dünyada, diğer devletler arasında itibarlı bir
devlet olsun. Dünyada egemen güçler değişiyor, kimileri güçlenirken, kimileri, zayıflıyor. İki kutuplu
bir dünya oluşumu hızla yeni kuruluşlar peşinde. Paktlar kuruluyor. Demokrasi adına milletler
hareketleniyor. Türkiye’de de demokrasi konusunda hareketlenme var, ikinci, üçüncü partileri kurup
denemeler yapılıyor. Sonra demokrasi duygusu zayıflayıp yerini bencil güç olma arzusu kaplıyor ve
açılan siyasi partilerin kurucuları çeşitli şekillerde suçlanıyor ve tevkif ediliyorlardı. Ama dışarıdan da
baskılar, cesaretlendirmeler, tehditler devreye giriyor ve Türkiye’de çok siyasi partili hayat kaçınılmaz
oluyordu.
Xxxx
Tek parti iktidarı bürokratını da, menfaatçilerini de üretmişti. Kimileri ellerindeki gücü kaybetmek
istemiyordu. Basın Birliği de CHP çizgisinde bir kuruluştu. Ulus Gazetesi yazarı Falih Rıfkı Atay, basın
Birliğinin genel başkanı, Vakıt gazetesinin yazarı Hakkı Tarık Us, İstanbul’da basın Birliği başkanıydı.
Gazetelere baskı uygulanıyordu. İskender Özsoy, 55 yılın tanıklarında herkesten görüş almıştı. Hepsi
de CHP’nin basına yaptığı baskılardan söz ediyorlar. Gazetelere ve gazetecilere baskılar uygulanıyor,
haberlerin nasıl yazılacağı, yazılıp yazılmayacağı bildiriliyordu. Falih Rıfkı Atay ve Hakkı Tarık Us
CHP’liydiler ve adeta gazeteler üzerinde baskı yapmaya kendilerini hak sahibi olarak görüyorlardı.
Xxxx
Tek parti yönetimleri hep böyledir. Dün bugün yarın hep aynıdır. Abbas Parmaksızoğlu, o dönemde
gelen baskıları şöyle sıralamış. ‘Tasvir i Efkear gazetesinde gece sekreteri idim. Her gün her yerden
şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın diye talimat geliyordu. Dönemin Basın Yayın Genel Müdürü Selim
Sarper çok baskıcıydı. İstanbul Basın savcısı Hicabi Dinç bir başka baskıcıydı. Dinç, her kelimeden bir
olumsuz anlam çıkarmaya gayret ederdi. Hatta CHP mensupları bile talimat vermeye yeltenirdi.
Haftada üç-beş kere sıkıyönetim idaresine hesap verirdik.
Basın Birliği bu sorunlar karşısında bize yardımcı olmuyor, hatta o da baskı yapmaya kalkıyordu.
Xxxx
1940’lardan sonra okumuş gençlik mesleğe dahil olmaya başlamıştı birer ikişer.Kolejlerden,
fakültelerden bitirmiş, yarıda bırakmış gençler de gazeteciliğe başlamışlardı ve bu baskılara karşı
direnç gösteriyor, hiç değilse memnuniyetsizliklerini bildiriyorlardı. Herkes tek partiden, aynı
yönetimden, aynı baskılardan bıkmışlardı.
Basın Birliği İstanbul’da Hakkı Tarık Us yerine Sedat Simavi ve Ankara’da Falih Rıfkı Atay yerine
Hüseyin Cahit yalçın’a geçince, İsmet İnönü ile seyahat eden Us ve Atay basın Birliğinin lağvedilmesi
gerektiğini anlatıyorlar. İsmet İnönü de bu iki emektarının talebini yerine getiriyor ve Basın Birliğini
lağvediyordu.
İstanbul bu lağvetme gelişmelerini haber alınca çabuk davranıp İstanbul’da Gazeteciler derneğini
kuruyorlar. Aradan yıllar geçecek Türkiye Gazeteciler Cemiyeti halini alacak bu kuruluş ve mensupları
yine aynı dertten muzdarip. Her iktidar basına, gazeteciye baskı yapmaya, yönlendirmeye, istediği gibi
yayın yaptırmaya hep bayılmıştır.
Xxxx
Ama gazetecilik iktidarın bir organı değildir. Gazetecinin görevi bellidir. İnsanın maddi ve manevi
çıkarlarını korumak, onun devlet ve kurumlar karşısında hakkını savunmak, hukuka saygıyı ve uyumlu
yaşamayı savunmak, adaleti herkes için aramak ve tecelli ettirmeye yol açmak, devleti de, milleti de,
ama en başta insanı, vatandaşı, yurttaşı korumak basının, gazetecinin görevidir.
Xxxx
Siyasetçiler dün birbirine tahammül göstermeyip, alt yazıda onun sözlerini niye yayınlıyorsunuz diye
sorarken, kapalı kapılar ardında koalisyon kararı aldıktan sonra, onun konuşmalarını yayınlayın
kesmeden’ talimatı verebilirler. Siyasetçinin de ilkeleri vardır ama, bu ilkeler her zaman oy almak için,
seçim kazanmak için değiştirilebilir. Ama gazetecilik ilkesizliği, ilke esnetmeyi kabul etmez. O hep
görevinin peşindedir.