Başka türlü bir yaşam da tatil de mümkün
Şehirlerdeki yaşamın kaosu bir yanda artan fiyatlar, geçim sıkıntısı bir yanda… Emeklilikte yerleşilecek küçük kasabalardaki/köylerdeki kontrolsüz kaba yapılaşma bir yanda, emeklilik ikramiyesiyle alınacak ev/yazlık hayallerinin suya düşmesi başka bir yanda…
Kaos, kalabalık, pahalılık ve zorlaşan yaşam koşullarına deprem korkusu da eklenince sık sık şehirlerden kaçışları duyduk. Bir etkinlik için gittiğim Çanakkale’de de benzer kararlar alanları, epeydir köylere yerleşenleri, yeni yerel göçmenleri, göçmek isteyenleri gördüm. Küçük butik köy oteli işletenler, tarıma-hayvancılığa geçenler, kafa dinlemek için yaşamı küçültenler… Artan arazi ve ev fiyatları yine dert tabii ki.
Her yıl haber olan ve ‘yoksulların’ çenesini yoran lüks otellerdeki lahmacun-ayran fiyatlarına inat hâlâ bir köyde horoz sesine uyanmak, öğlen vakti anıran eşeğe gülümsemek, akşam otlamadan dönen küçük keçi ve koyun sürülerine denk gelmek, bahçeden domates yemek, doğal ve organik keçi peyniri kesmek, komşunun balından tatmak, lokal balıkçıdan ne rast gelmişse akşama onu pişirmek mümkün.
Özellikle Çanakkale’nin köyleri, şehirlerden -belki de yurtdışına gidemeyen/gitmek istemeyen- önemli bir entelektüel göç almış durumda. İstanbul’a 4-5 saat uzaklıkta olması, kolay ulaşılması, doğallığını hâlâ koruyabiliyor olması Çanakkale’yi çekici kılıyor.
Köylere yerleşen bu entelektüel kesim doğal yaşama kültür ve sanatı da boca ediyor. Edebiyat sohbetleri, sinema söyleşileri, konserler, şiir dinletileri, tadımlar, çeşitli eğitimler köy yaşamına kayda değer bir gusto ve zarafet getiriyor. Pek çok filme, diziye evsahipliği yapan köyler doğal birer plato gibi…
Örneğin Kozluhan ve Kozluyalı otellerinde haziran ayında bir haftalık ‘Assos Kısa Film Kampı’ gerçekleşecek. Hem film çekilecek hem tatil yapılacak. Kozluhan ve Kozluyalı, gerek ‘Yenilebilir Otlar’, ‘Yenilebilir Mantarlar’ gibi doğa gezileri, gerekse düzenlediği kültür-sanat ve yeme-içme etkinlikleriyle köylere yerleşen ve tatile gelen entelektüel kesimin önemli bir ihtiyacını gideriyor.
Çanakkale’de romanlarını yazmak için köylere yerleşen yazarları; kendi bahçesinde tavuğunu, keçisini besleyen sanatçıları; filmlerini çekmek için butik otellerde konaklayan yönetmenleri, set ekibini görmek artık hiç şaşırtıcı değil.
DJ’li, gürültülü lüks plajlar yerine sadece rüzgârın ve dalgaların sesinin işitildiği kumsallara uzanarak tatil yapanların arasına katılabilirsiniz.
Geçen yıl sekizincisi düzenlenen Çanakkale Bienali hatıralardaki yerini alırken; şehir merkezinde de edebiyat, kültür ve sanat adına heyecanla çarpan kalpler olduğunu görmek umut verici.
Başka bir hayat da tatil de mümkün.