SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

BAŞKALARINI ELEŞTİRME BELİRTİLERİ..

Mevsimlerin değiştiği günlere tanık oluyoruz. Günün değişme anlarına karşı bedensel işlevlerimizde de değişiklik yaşanıyor. İnsanlar, mutlu mu yoksa mutsuz mu olduklarını bir şekilde anlamaya çalışıyorlar. Bilincimizi sakinleştirmek ve parazit sesleri kulaklarımızdan uzaklaştırmak için huzur arayışı içine giriyoruz.

Ancak, doğayla dengeli yaşamak isterken gerilim artırıcı, “pişmiş aşa su karıştıran” insanların da tadımızı kaçırdığını görüyoruz.

Özet olarak dengeli yaşamın önünü tıkayan ve “haddini aşan” kırık kişilik tipleriyle de ayar noktamızı kaybediyoruz.

Önceki bir yazımda zamanı kimlerle boşa harcadığımızı şöyle anlatmaya çalışmıştım:

Aslında düşünecek olursak, hepimizin bazı yaşam engelleri, takıntıları vardır. Gereksiz huzursuzluklarımız içinde göze batmayan bu kaygılarımız bütün bir ömür sürebilir.

Şimdi bunları eşelemenin ne gereği var, diye düşünebilirsiniz. Fakat, topluma bir katkıda bulunmak bakımından hayat tarzlarımızın yeni baştan incelenmesine inanıyorum. Kişisel değerlerin düzenli işletilmesi insanlığı artırır.

Hisleriniz, onlara yüklediğiniz anlamlardan oluşur. Düşüncelerimizdeki çarpıtmalar yüzünden gerçek problemlerle uğraşmanın dışında kalıyoruz.

Hayat tecrübelerini zenginleştirmiş olanlar iyi bilirler. Her hangi bir konuda düşüncelerini dillendirirken, kendilerini;

“Haddini bilmek..” çizgisinde tutar, kaygan zemine düşmezler. Kişisel değerlerine sahip çıkar, falsolu davranışlara kapılmazlar. Sıklıkla, şikâyetçi bulunduğumuz davranışlarımızı aykırı yapan nedir?

“Haddini bilmemek..”

Birilerini aşağılamak gibi kötü bir huy geliştirenlerin, bu eğilimleri yüzünden toplumsal suçlama alışkanlığı yaşıyoruz. Sağlıklı değerlere sahip insanlarımız “incinmiş duygular” içinde kalıyorlar.

İnsanlığın avantajı ve sakıncaları üzerinde zarar veren bağımlılık ilişkileri aslında hepimizin hataları..

“Ha deyince..” haddimizi aşan her türlü işe “burnumuzu sokmakta” geri kalmıyoruz. Gücümüz ve yeteneğimizin sınırlarını tayin etmeden herkesin kendisine inanmasını bekleyenlerle başımız dertte. Dünyanın kaç bucak olduğunu bilmeyenlere:

“Hanyayı Konyayı öğretmek” cidden zor bir iş.. Bütün günümüz, gereksiz tartışmalarla har gür içinde geçip gidiyor..

Bu konularda yaşanan “uygunsuz” sonuçlara bakalım:

“Çok para kazananla daha alt düzeyde gelir elde edenler arasındaki farklı nedenler tartışılırken, yaşamın “sıkıcı tarafları” uç verir.. Bu uç giderek büyür, sosyal dengeleri alt üst eder.. Toplum gözünde ülkeyi yönetenler suçludur. İşte bu anlarda, “Haddini aşan..” düşünceler yaygınlaşır.. Ekonominin temel değerleri tartışılırken, “haddini bilmeden” yapılan konuşmalarla, ülke gereksiz kaygı ve endişelerin kaynağına sürüklenir..

Tarıma ağırlık verelim, sanayii öne çekelim, hayvancılığı geliştirelim, enerji kaynaklarını artıralım, yer altı servetlerini ortaya çıkaralım ve Türkiye’yi komşu ülkelerin “mutfağı” yapalım düşünceleri;

“Herşeyi bilenlerin” yegane sermayesi haline gelir..

İnsanlarımızı bu huydan vazgeçirebilir miyiz?

Birisine yönelik haksız sözleri kafamızın içinde beslemekle kalmaz, üstelik dilimizden düşürmezsek, “haddini bilen” insanların nazarında “beş paralık” duruma düşersiniz.

Kendi insanlarını dost, ya da düşman hatlarına koymak, Türkiye’nin “Travmatik” sorunu olmamalıdır. 

Unutmayın. Şarkı söylüyorsunuz diye herkes sizin sesinizi beğenmek mecburiyetinde değildir..

Mevlana’nın dediği gibi, “Dün dünle beraber gitti cancağızım. Şimdi yeni şeyler öğrenmek lazım.”

Bu deyiş, Türkiye’nin genişlemesi anlamına gelir..

<